Profesör Akbulut bunları, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalmanla rektörlerin konuşmaları bağlamında söylemiş. "Siyasetçi ile konuşunca siyaset mi yapmış oluyoruz ki... Askerle konuşmayalım."Böylece "asker YÖK yasa çalışmaları için görüş bildirdi" iddialarını da yanıtlamakta. Aslında, rektörlerle konuşmanın sadece mastır ve doktora yapan subaylarla sınırlı olmadığını tahmin etmek için siyaset gurusu olmak gerekmez.Askerin duyarlı olduğu konular da "sır" değil. Ancak sorgulama adresi yanlış...Çünkü, YÖKün "olmazlıklar" tasarısı için geri adımı attıran, askerle konuşan rektörler değil ki... Hükümet, o rektörleri "YOK" sayarak kendi"YÖK" tasarısını geçireceğini açıklamış değil miydi?"YOK" sayılanların zaten kıymet - i harbiyelerinin üzeri çizilmişti.Yeni YÖK tasarısı tam gaz giderken, fren yaptı... Ama tasarıyı hazırlayanların ve onun da üzerindekilerin kulaklarına "kar suyu" kaçtığı için.Kar suyu, tatlısu kahramanlığı çağrışımı yapıyor. Zaten ABDde mastır yapmayan subay albaylığa yükselemez. Doktora yapmayan subay general olamaz. Üniversite ile asker arasında diyalog doğaldır." Ayrıca... Milli Eğitim Bakanı Çelikin, gazetecilerin "bazı rektörlerin komutanlarla konuşmasını nasıl yorumlarsınız?" sorusuna, "bütün aydınlar gibi ben de yadırgadım", cevabı gülümsetiyor.Çünkü...Yeni YÖK yasası sürecinde, Bakan Çelik 3 kez askerle görüşmüştür. Bu bir."Aydın" diye niteledikleri YÖK döneminde, üniversiteden ayrılmak, üniversiteden çıkartılmak, işsiz kalmak deneyimlerinden süzülmüşlerdir. Kiminin sicilinde Mamak, kimininkinde Metris vardır. Hiçbiri olmasa inancının hep arkasında durmak vardır. Bazı düşüncelerimiz hiç uyuşmasa da onların Ampul aydını ile aynı kefede olmaları mümkün değildir. Bu da iki. Ampul aydını Her konuda olduğu gibi YÖK sürecinde de aynı tuzak devreye konmakta."Olmayacak bir şeyi yapmak mı istiyorsun?. Bunun için - asker direniyor - diye bir hava yarat... Ortalığı, asker ne karışıyor, askere de ne oluyor, karıştırsınlar. Sen de yarattığın bu rüzgârla yelkenlerini doldurt, hedefinde ilerle."Şimdi de bu rüzgarı estirme çabaları ortada. Peki, varsayalım ki, böyle bir asker tavrı var. Peki askerin tavır koyduğu her şey "kafadan" yanlış mı olmalı?Askerin söylemi, eylemi, şekil hukuku açısından doğru değilse, bu eleştirilir ama askerden gelip gelmemesi fark etmeksizin "düşüncenin özü" sorgulanır.Yoksa önyargı üniforması karşımıza çıkar. Üniformasız düşünce... Büyük olasılıkla bugün YÖK yasa tasarısı için TÜSİADın raporu açıklanacak.Ciddi ve kapsamlı - mukayeseli bir araştırma.Buna da "İş çevrelerinin eğitimi kapitalizm çıkarlarına yönlendirmesi... TÜSİADa da ne oluyor? Eğitimle büyük sermayenin ilgisi ne" diye "bağnazlıkla" karşı mı çıkılacak?Saçmalık olmaz mı?Doğrusu...TÜSİAD raporunu özüyle tartışmaktır.Demokrasinin çok sesli yapısı içinde değerlendirmektir.Durum şöyle:YÖK böyle gidemez... Bazı despotluk yapılanmalar değişmelidir. Ancak hükümetin tasarısı da olacak şey değildir.Peki bir sağduyu çizgisinde uzlaşma olmaz mı?Aklın yolu budur. Ancak umudu keserek, büsbütün karışacağına bir süre daha böyle kalsın diyenlerin sayısı artmaya başladı.Her şeye rağmen Hükümet kendi tasarısını geçirmekte inatlaşırsa, oy çoğunluğu var ama, durduk yerde suları bulandırmış olur.Üniversite ile çatışmak hiçbir hükümet için hayırlı olmamıştır. g.civaoglu@milliyet.com.tr TÜSİAD tasarısı