Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Dünkü New York Times'ta yayımlanan şu söylem tokat gibi:
"Arjantinli olmaktan utanıyorum."
Bunu söyleyen bir kadın.
Meslek sahibi. Çok iyi İngilizce biliyor. Aylardır işsiz.
Marketleri yağmalayanlar 100 binlerden biri.
4 çocuğunu doyurmak için marketin kapısını kıran, raflarını yağmalayanlar arasında - yaptığından utanarak - o da var.
Arjantinliler kıtanın gurur simgesi gibidirler.
Güney Amerika'da nüfusu yerlilerle ve siyahlarla karışmamış tek ülke Arjantin'dir.
Kıtanın asilleri olarak görürler kendilerini.
Arjantin İkinci Savaşı'na kadar Dünyanın en zengin 10 ekonomisinden biriydi.
Yakın zamanlara kadar en sağlam ve yaygın orta sınıf Arjantin'deydi.
Tangosu, dünyanın en lezzetli etleri, uçsuz bucaksız çiftlikleri, yazar - çizerleriyle Arjantin dünyaya tepeden bakanların ülkesiydi. Ama, yıllar boyu hazır yiyen, evdeki tabloları, gümüşleri de sattıktan sonra borç çamuruna batan eski soylu ailelerin acıklı görüntüsünde artık.

l980'li yılların sonuydu.
Uluslararası Basın Enstitüsü'nün Fransa'nın Bordo kentindeki toplantısındaydık.
Yemek masamızda Arjantin'den ünlü bir yazarla, bir TV'ci vardı.
Ülkelerindeki yüzde 5000'i bulan enflasyonu anlatıyorlardı.
Telefon, su, gaz faturaları sabah hemen ödenmezse öğleden sonra çok daha yüksek ikinci fatura çıkarılıyormuş. Çünkü enflasyon artık birkaç saatte bile yüzde 50 yükselmekteymiş.
İşte Arjantin'de o zamanlar da sosyal patlama olmuştu.
Gene dükkanlar yağmalanmıştı.
Carlos Menem'in katı önlemleriyle bir süre belini doğrultan Arjantin, son dört yıl boyunca IMF'nin yoğun bakımındaydı. Bitkisel hayat yaşıyordu.
Altı ayda bir IMF'den ek yardım isteyen çöküş sarmalına girmişti.
IMF sonunda ipleri kopardı. "Artık ek yardım yok" dedi.
ABD ise "Arjantin'in çökmesi dünyayı etkilemez" söylemiyle ipini çekmiş oldu.
De la Rua'ya 30 günlük sıkıyönetim süresince kullanabileceği müthiş yetkiler verildi.
Ama olaylar durmuyor. Bu hükümetin tümüyle gitmesi... De la Rua'nın da öfke selinden kendini kurtaramama olasılığı az değil.

İçi boşalmış, yerini çoktan utanca bırakmış gurur politikalarının, savurganlığın, yolsuzlukların yanı sıra, Arjantin'deki çöküşü 11 Eylül de hızlandırmıştır.
11 Eylül'den önce IMF, Türkiye'ye karşı isteksizdi. 3 milyar dolarlık dilimi askıya almış gibiydi.
O sıralarda Arjantin de 8 milyar dolar ek yardım istiyordu. Türkiye - Arjantin alacakaranlık paralelleri çiziliyordu.
Ve 11 Eylül patladı. Çok şey değişti.
IMF kısa bir Ankara gözlemiyle yetinerek 3 milyar dolarlık dilimi serbest bırakacağını açıkladı.
Dahası 2002 için 10 milyar dolar ek katkı sözü verildi.
Bu kaynağın 8 milyarı - finans çevrelerine göre - Arjantin'den kesilmişti.
IMF ve arkasındaki ABD, Arjantin'i gözden çıkarmıştı.
11 Eylül'den sonra Türkiye'nin stratejik ağırlığı çok farklı.
AB nin aralanan kapılarında bile 11 Eylül rüzgarı hissedilmelidir.

Türkiye elbette bir dizi nedenle Arjantin'den farklıdır.
Arjantin'den görüntüler, paranoyak panik ataklara neden olmamalı.
Ekonomistlerin yazılarında bu farklar ortaya konulmakta.
Gene de...
Toplum bilincinde şu gerçeklerin altları çizilmeli.
11 Eylül insanlık tarihinde kapkara bir sayfadır. Keşke yaşanmasaydı. Ama, Türkiye'ye böyle hiç umulmayan katkılar sağladığı bir gerçek.
Ama...
Tarih ve talih her zaman bu kadar cömert olmayabilir.
Kendi yazgımızla baş başa kaldığımızda da ayakta durabilmeliyiz. Bunun can yakıcı önlemlerini sürdürmeliyiz. Politikacılar popülizme ya da yarınlarda burunların daha da sürtülebileceği sığ milliyetçilik gösterilerine kalkışmamalılar.
Bugün için politika siyasetçiliktir. Yarınlar için politika ise devlet adamlığıdır.