Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yâd edelim, şad olsun...GÜNEŞ'i yayımladığımız yıllardı...Bir gece yarısı gazetenin santralı aracılığıyla ev telefonuma ulaşmıştı."Hemen konuşmak istiyorum. Rahatsız etmezsem ben geleyim" dedi.Belli ki önemli bir durum vardı.Olumlu karşıladım.Geldi. Hiç uzatmadan konuya girdi. "Yeni çıktı ama çok satıyor. İstanbul'da da öyle. Eğlence ilanlarını size vermek istiyoruz. 3 ay para almayacaksınız. 4. aydan itibaren ilanları paralı basacaksınız. Kabul mü?"Kısa cümlelerle ve net konuşuyordu.Önerisi çok iyiydi.O yıllarda "eğlence ilanları" Hürriyet'in tekelindeydi. Ölüm ilanları gibi eğlence ilanları için de Hürriyet'i alan okuyucu kesimi vardı. Getireceği "artı" satış nedeniyle "bir yıl bedava baskı" istese gene kabul edecektim....................Ama...Gazeteyi, Hürriyet'e ait "Hür Dağıtım" dağıtıyordu. O zamanki sahibi Erol Simavi'ye nezaketsizlik yapmak ve onu karşıma almak istemezdim. Her iki Simavi de bana hep centilmence davranmışlardır.Fahrettin Aslan'a "Bu işe Erol Bey ne der?" diye sordum. "Buraya gelmeden önce onunla beraberdim. Kabul ederseniz Erol Bey'den yana problem olmayacak" güvencesini verdi. "Peki, başlayalım o halde... Hürriyet'in fiyatı ve koşulları ile aynı olacak" dedim.Anlaştık....................Fakat...Bütün ilanlar Fahrettin Aslan'ın -onun tabiriyle- dükkânlarının değil ki...Bir sürü bar, gece kulübü, pavyon var.Hepsinin ilanları Dündar Kılıç'ın reklam şirketinden geçiyor.3 ay sonra tahsilattan kuşkuluydum.Aslan güvence vermişti. Gerçekten, ödeme sorunu hiç yaşanmadı.En ucuz promosyondu bu. İyi tiraj almıştık.Eğlence ilanları neden bize gelmişti?Bir başka yazı konusu olabilir.....................Fahrettin Bey'le sonraları dost olduk."Her ay saza gitmek" alışkanlığı yaşamamın nedenidir.Keyifli gecelerdi.Önce Maksim'deki odasında söyleşirdik bazen. Vefatı sonrası, medyada yer alan "Kadın sanatçı döver miydi?" sorusu bağlamında bir anı... Tokat attığı bir kadın sanatçıyla birlikte kahkahalarla anlattılar. Yansıtayım...Dönemin sol entelektüel kadın sanatçılarından biri. Bir tür "sosyal içerikli pop" söylüyor. Sahneye çıkmış. Bir bakmış, yürüyüş yolu kenarında o yılların cumhurbaşkanı ve dostları. Fahrettin Aslan masayla kendisi ilgileniyor. Özen gösteriyor.Kadın sanatçı ne yapıyor?Cumhurbaşkanı için halk arasında bir "çivit" reklamından esinlenen nükteleri hatırlıyor. Başlıyor "Manda yuva yağmış söğüt dalına..." türküsünü Batı müziği formatıyla okumaya... Cumhurbaşkanı ve dostları hiç renk vermemişler.Zaten, olgun adamdı.Şarkılar bitmiş, kadın sanatçı kulise gelmiş. Karşısında, gözleri öfkeden çakmak çakmak Fahrettin Aslan... Tek kelime etmeden müthiş bir tokat çakıyor. Kadın sanatçı, "Gözlerimden yıldızlar fışkırdı. Kulak zarım patladı sandım" diyordu kahkahalarla...Fahrettin Aslan ise hâlâ sinirliydi: "Gazinomda kimseye hakaret ettirmem... Hele Cumhurbaşkanı'na hiç..."..................Sibel Can'ın ilk sahneye çıktığı gece Maksim'deki locadaydık. O gece yaşını başını almış bir sürü çapkının "av hedefiydi" bu gencecik kız. Fahrettin Aslan ise gerçek bir Aslan'dı. Bir baba gibi korumaya almıştı onu...................Bülent Ersoy'u assolist olarak Maksim'e çıkarmadan, bir "örnek grup" testinden geçirmişti. Her yaş ve her kesimden özenle seçtiği isimleri Taşlık Gazinosu'na çağırmıştı.Bülent Ersoy, incecik, fidan gibi bir gençti. O gece dinleyenleri büyüledi.Jüriden assolistlik vizesini almıştı....................Daha ne anıları vardır. "Sırtı gamzeli" kadın Behiye Aksoy, "çileli bülbülü" Emel Sayın, "Batı rüzgârı" Ajda Pekkan...Beyazperdeden yıldızlar...Yaşamın imbiğinden süzülmüş sohbet ve içme adabını bilenlerin masaları...ABD'deyim. Ne yazık ki cenazesine katılamadım. Nur içinde yatsın. g.civaoglu@milliyet.com.tr Egemen Bostancı'dan sonra Fahrettin Aslan da "sahne ışıklarını söndürdü... Perde indi."