KOÇ grubuna ait Tüpraş’ta “kaçak var” iddiasıyla başlatılan inceleme yankılar yaptı.
Elbette hiç kimse, hiçbir kurum “vergi denetiminden” muaf değildir.
Koç grubu da gerek görüldüğünde incelenir.
Bunda yadırganacak bir şey olamaz.
Neredeyse cumhuriyetle yaşıt olan bu kuruluş kim bilir kaç kez vergi denetiminden geçti.
Kamuoyu sadece o denetimlerden sonra Koç grubuna verilen “takdirnamelerle” haberdar oldu.
Bu defaki denetim için söylenenleri, yazılanları, ekranlara yansıyan konuşmaları tekrarlamaya gerek de yok fayda da...
Ama...
“Vergi kaçağı” ya da “kaçak gaz” gibi yüz kızartıcı soru işaretleri ailenin ve grubun canını en fazla yakacak durumlardır.
Aşağıdaki yazıyı 8 Mayıs 2013’te yazmıştım.
O zaman Koç grubuna ne böyle bir vergi denetimi vardı, ne de uçuşan siyaset söylemleri...
Sadece iyi bildiğimi düşündüğüm “vergi” hassasiyeti için bir anıydı.
Yani tamamen siyaset dışı bir yazıydı.
“Vehbi Koç’un gözyaşları” başlıklı yazımdan işte o satırlar...
..........................
EN yüksek vergi ödeyenler listesinde ilk 5 “Koç” ailesinin.
Merhum Vehbi Koç yukarıda bir yerlerden görüyorsa herhalde memnundur.
“Vergi verenler listesinin açıklanması” Vehbi Bey’in fikriydi.
Bunun gerçekleşmesi için çok gayret göstermişti.
“Listelerin açık olmasıyla vergi gelirinin artacağı” görüşündeydi. Sonunda amacına ulaşmıştı.
Yaşadığı sürece -sanıyorum- hep birinci sırada kaldı.
Onun bu çabası halk tarafından da anlaşılmıştır.
Toplumun takdirini ve saygısını toplamıştır.
ANTALYA’DA BİR TEKNEDE
VERGİ listeleri için onun gözlerini yaşartan bir anısını yansıtayım...
Eşimle Antalya/Kemer’deki Fransız tatil köyündeydik.
Aklım Ankara’daydı.
Merhum Erbakan’ın “kadayıfın altı kızarıyor” söylemiyle azınlıktaki Demirel hükümetini düşüreceğini ima ettiği netameli günlerdi.
Demirel, Erbakan’a gitmişti.
Akşam saatlerinde konuşmaları hala devam ediyordu.
“Acaba hükümet düşüyor mu” soru işaretleri uçuşmaktaydı.
Akşamüstü Vehbi Bey’den haber geldi.
Bulundukları tekne İstanbul’dan başlayarak Ege ve Akdeniz sahillerini de geçerek bir mavi yolculuk yapmıştı.
Kemer, gezisinin son durağıydı.
Vehbi Bey, eşim Canan ve beni teknede akşam yemeğine davet ediyordu.
Gittik.
Deniz yolculuğunu keyifle anlattı.
Büyük bir işadamı onu teknesine davet etmiş.
O da kabul etmiş.
Vehbi Bey’in bu ilk mavi yolculuğuydu.
Ve sonuncusu oldu.
“Tekne sahibinin düzenli ve programlı bir yolculuk yaptırdığını, her akşam bir koyda demirlediklerini... Sabahları gazetelerinin alındığını... Arkadan bir yedek teknenin daha onları takip ettiğini” anlattı.
Sevmişti deniz yolculuğunu...
SENİ NEDEN SEVİYORUZ
ANTALYA‘ya girerken demirledikleri koyda karaya çıkmış.
Oradaki bir köye yürüyüş yapmış.
Köylüler Vehbi Bey’e çok sıcak ilgi göstermişler.
“Evlerimize ilk buzdolabını senden aldık.
İlk kez tüp gazı sen verdin, ispirto ocağından gaz ocaklı fırına geçtik.
Traktörümüzü, ilk otomobilimiz Anadol’u sen ürettin” demişler gibi iltifatları sıralamışlar.
Ve ardından Vehbi Bey’i en duygulandıran şu söylem gelmiş:
“Ama seni en çok neden severiz biliyor musun?
Her sene en yüksek vergiyi sen ödüyorsun da ondan.”
Laf buraya geldiğinde gözleri yaşlanmıştı.
Sildi...
Lafı değiştirmek istedi.
“Gazatacı bey, Süleyman bey ahpabımdır.
Konuşabilirsen telefonla bir ara da Erbakan’la vaziyet ne olmuş? Hükümet devam edecek mi” dedi.
TARİHTEN BİR YAPRAK
YAZININ ilk satırlarına dönelim.
Koç’ların vergi rekortmenleri listesinin başına -bir kez daha- geçmiş olmaları nedeniyle, merhum Vehbi Bey’e yaptığım gönderme, bu eski anıya uzanıyor.