Veto ve ötesiHapishanelerde valizler hazırlanmışmıştı.
Aileler çifte bayrama hazırlanıyorlardı.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in affı vetosuyla, çiçek açmakta olan umut tomurcukları dondu.
Hapishanelerdeki psikolojiyi mahkum ailelerinde ki kederi hissediyoruz.
Başbakan Ecevit, vetoyu öğrendikten sonra
"üzgünüm" derken, o insan manzaralarına olan içten duyarlığını yansıtıyordu.
Ama...
Cumhurbaşkanı Sezer haksız mı?
Bunu da kimse iddia edemez.
Af Yasası, öylesine yanlışlarla ve haksızlıklarla doluydu ki...
İşte,
Sezer'in gerekçe yazısında da yer alan birkaç örnek...
Bir ırz düşmanı, affın kapsamı dışında kalmakta.
Diğer bir ırz düşmanı ise... İğfal ettiği kadını, kızı, çocuğu bir de öldürmüşse,
"kader kurbanı" sayılıp dışarı çıkabiliyor.
Bunu toplum vicdanı kabul eder mi?
Af, devlete karşı işlenmiş çoğu suçu kapsam dışı bırakıyor.
Ama... Kişilere karşı işlenmiş suçları affediyor.
Oysa, katil ya da ırz düşmanı,
falanca devlet kurumunu değil insanları kurban etmiştir.
Adalet - eşitlik... Afta
adalet ve
ölçüt gerekir.
Müebbet cezalılar,
10 yıllık af kapsamına giriyor.
Buna karşılık...
2 aylık,
6 aylık,
1 yıllık bazı cezalar affın dışında.
Hükümlü olup
10 yıla yakın süre içerde yatmış olanlar, bu aftan yararlanıyorlar.
Fakat... Ayrı ayrı
10'ar yıl ceza gerektirici çeşitli suçlar işlemiş... Hiç yakalanmamış olanlar için açılabilecek bütün davalar düşüyor.
Bu hak mıdır?
Ayrıca...
Anayasa'da af kapsamına girmeyen suçların arkasından dolaşılarak ceza indirimi öngörülüyor.
Birisi,
"taksirli" yani
"kusur sayılan hafif suç" işlemiş...
6 ay hapis yemiş, daha sonra da
10 yıl ceza öngörülen bir suç daha işlemiş.
Daha önceki
6 aylık cezası sebebiyle
10 yıldan yararlanamıyor.
Bu adalet mi?
Daha böyle bir dizi yanlışlık ve haksızlık dolu bir yasa...
Cumhurbaşkanı imzalasaydı, Anayasa Mahkemesi büyük olasılıkla iptal edecekti.
Böylesine hatalı yazılmış bir af, gerçekten
"kader kurbanı" olanları da, affı hak edenleri de - ne yazık ki -
içerde tutabilirdi.
İkilem Peki ne olacak?
"Af" sözcüğü bir kez telaffuz edildi mi, artık gerçekleşmelidir.
İnsanlığın, vicdanın gereği budur.
Ortaya çıkan durumu, Hükümet ortağı parti liderleri aralarında görüşecekler ve bir karara varacaklar.
Birinci olasılık... Bütün sakıncalarına rağmen, yasa tasarısını aynen bir kez daha
TBMM'de oylatarak kabul ettirirler.
Anayasa gereği, Cumhurbaşkanı artık veto edemez.
Ama...
"Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açma" yolu açıktır ve
Anayasa Mahkemesi de - belki -
"uygulamayı durdurma kararı"yla birlikte davayı görüşmeye başlar.
İkinci olasılık ise... Daha dün akşamdan başlayarak iktidar ortaklarının en iyi hukukçularla,
Adalet Bakanlığı'nın uzmanlarıyla bir araya gelerek
Cumhurbaşkanı Sezer'in
"veto gerekçesini" incelemeleridir.
Toplum vicdanını kanatmayacak, hapishanelerde açmış olan umut çiçeklerini soldurmayacak, hak - adalet - eşitlik gibi ilkelerin tümünü gözetebilecek bir yasa tasarısını süratle hazırlamaktır.
Sonra, bunu ekspres hızla oylayıp, gece - gündüz, cumartesi - pazar aralıksız çalışarak, bayram öncesi yetişticek şekilde kanunlaştırmaktır.
Cumhurbaşkanı Sezer, imzasına sunulan metni masasında çok bekletmeden geri göndermiş ve TBMM'ye bu affın yeniden ve en iyi şekilde hazırlanması için zaman bırakmıştır.
Bu şans iyi kullanılmalıdır.
Zaten... Son hadiselerle dramların yaşandığı hapishaneler, bir de umutsuzluğun psikolojik depremiyle sarsılmamalıdır.