Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları

Güneri CİVAOĞLU

İstanbul'un suya teslimi bağlamında bir "onlar" ve "biz" örneği yansıtayım. Internet'in http://www.watercorporation.com.au/schools/resources/drain.html adresinden satırlar.
Bir su baskını halinde yapılacaklar okullarda öğrencilere dağıtılan kitapçıklarda anlatılıyor.
Yansıtayım:
". Yağmur
. Okulda yağmur yağarsa
. Drenaj yoluyla suları toplamak
. Drenaj deyimlerinin öğrencilere tanıtılması
. Okuldaki su baskını aparatları
. Sular nasıl akar ve nerelere giderler?
. Yağmur sularının biriktirilmesi
. Biriktirilmiş yağmur suyunun yeniden kullanımı
. Drenaj fazlası suların kullanılması
. Su baskını olduğunda sığınılacak yerler
. Su felaketzedelerine nerelerde ve nasıl yapılacağı
. Gıda ve ilaç yardım kaynaklarının kullanılması
. Bunların kullanımı için yönetimler
................. vs."
Internetten sunduğum okullar için su baskınları için önlemleri ve eğitimini öngören bu kitapçık doğrusu utandırdı.
Böyle çalışmalar mahalleler, semtler ve kentler için de var.
O nedenledir ki, şehir kültürü doğa öfkesine teslim olmuyor.
Ayrıca sadece kültür değil...
Kültürün alt yapısında yeralan teknoloji önemli.

Orta şiddette yağmura teslim oldu İstanbul İnsanlarımız saatlerce yollarda sıkıştı.
Akmayan, tıkanan trafikte hastalar acil müdahaleye dahi yetişemediler.
İstanbullular yağmur suyuna kurban verdiler.
Onların hiçbiri ne okulda, yukarıda satırlarını yansıttığım bir "su baskınına karşı önlemler" eğitimi almışlardı... Ne de öğrenmeleri gereken bir atık su teknolojisine sahip çağdaş kentte yaşıyorlardı.
Nüfusu çok, insan değeri az bir büyük Asya kentinin (deyim uzun yıllar Türkiye'den uzakta kaldıktan sonra İstanbul'a döndüğünde Niyazi Berkes'in iki kelimelik tanımıdır) talihsiz sakinleriydiler.

Genel deyimiyle "İstanbul için bir hata yapıldı... Ama nerede?" sorunun cevabı çok yönlü ve derinlerde.
Basite indirgeyelim.
1. İdari açıdan yanlışlık:
Su ve kanalizasyon hizmetleri İSKİ'ye bırakılmıştır.
İçme suyu ve atık sular İSKİ'nin "su" hizmetleri kapsamındadır.
Buna karşın "yağmur suları" hizmeti belediyelere aittir.
İSKİ, yağmur sularının düzenlenmesi hizmetini kendisi yapamaz.
Ne varki...
Hem atık, hem yağmur suları ve de kanalizasyon aynı borulara veriliyor.
Böylece işler karışıyor.
Böyle bir saçma hukuki durumu ve teknoloji yoksunluğu iyi ki bir kitabın konusu yapılmamış.
Atık suları ortalama 10 metreküp/saniye debiye göre yapılmış. Yağmur yağdığında debi 100 metreküp/saniyeye yükseliyor.
Tabii borular patlıyor.

2. İstanbul'da susuz 62 dere var:
Sadece şiddetli yağmur yağdığında sular bu derelere boşalıyor. Yataklarına sığmıyor.
Bu dere islahları - büyük çoğunluğuyla - yapılmamıştır.
Bu dere yataklarına akan sular, beraberlerinde toprak, taş, ağaç dalları, çöpleri hatta bazı eşyaları sürüklemektedir.
Bunlar, dere kanallarının aktığı mazgalları tıkıyorlar.
Mazgalların yaz aylarında temizlenmesi lazım.
Bu temizlik yeterince yapılmıyor.

3. Genel kural önce imar kurallarının yapılması ve yerleşimin buna göre düzenlenmesidir:
İstanbul'
da tersi oluyor.
Önce, bu 62 derenin yatak kenarlarına fabrikalar yapılıyor. Çünkü fabrika atıkları sorun oluşturmadan bu yataklara akıtılıyor.
Sonra...
Fabrikaların yörelerine oralarda çalışanlardan başlayarak bir insan akını oluşuyor. Arazi mafyası eliyle binlerce gecekondu ve kondu apartmanlar yapılıyor.
Hiçbirinin alt yapısı yok.
Dere yatakları taştığında, fabrikaları ve bu konduları hatta okulları su altında kalıyorlar.

İstanbul'un bir bölümünün ciddi olarak yıkılması gerekiyor.
Örneğin, 400 bin kişinin oturduğu Sultanbeyli'nin doğal eğimi, kanalizasyon sularını 10 milyon kişinin su içtiği Ömerli Barajı'na akıtıyor.
Kararsız hiçbir şey yapılmaz.
Gazete sayfalarında gördüğünüz o güzelim yollar neden çökmüş?
Otomobilleri nasıl yutmuş?
Suç yolu yapan müteahhitin değil. Yolun altındaki borular, ya çürük konmuş, ya çatlak, ya dar, ya mazgalsız...
Su beraberinde toprağı alarak borulara hücum ediyor. Kaldırımın altında toprak boşlukları oluşuyor... Ve çöküyor.
İstanbul'un alt yapısı uç noktalardan başlayarak merkeze doğru yenilenebilir.
1980'li yıllarda 3 - 4 metre çaplı kolektör dediğimiz beton tüneller denize çıkış noktalarına döşenmişti.
Güney Haliç projesi yüzde 100 tamamlanmıştı. Kuzey Haliç yüzde 60, sahil yüzde 60, Kurbağalıdere ve Tuzla yüzde 50...
Ne yazık ki, bunlar daha ileri gidemedi. Kadıköy olduğu gibi kaldı.
8 havzada arıtma ve deşarj tesislerine ihtiyaç var. Sadece Yenikapı tesisleri yapılmış durumda.
İstanbul'un hazin yeraltı görüntüsü sadece çeteler, mafya, gazino, uyuşturucu pislikleri değil...
Onları temizlemek için her gece 21.00'de ışık söndürüyoruz. İstanbul'un yeraltını temizlemek için ise 2 milyar dolara, teknolojiye, kültüre, popülist olmayan siyasetçilere ihtiyaç var.

Yazara EmailG.Civaoglu@milliyet.com.tr