AKP’nin kapatılması için açılan dava bağlamında “duyarlı çevrelerden”, yani daha önceki yılların söylemiyle, “zinde güçler” diye anılan “iyi saatte olsunlardan” hiç ses yok.
Ama... “Yargı darbesi” iddialarının “ima” yoluyla adresi belli.
Buna karşılık... AKP de ilk günlerin öfke patlamalarında frene bastı.
“Savunmamızı yapacağız” diyerek hukuk coğrafyasında araziye uydu.
Öte yandan...
AKP’nin sözcülüğünü AB üstlenmiş durumda.
Kimin bileği bükülecek?
İşi bu hale getirmenin hiç gereği yoktu.
Ulusal irade ve ulusal egemenlik karşı karşıya getirilir mi?
Yalın formül
Dün de bu köşede belirttiğim gibi, AKP “başörtüsünün ilk ve ortaöğretime, kamu çalışma hayatına yaygınlaşmayacağı” yolunda sağlam ve sürekli olacağı inancını hiçbir kuşkuya yer bırakmayan açıklıkla yasa düzenlemeleri yaparsa, sorun kendiliğinden çözüm sürecine girer.
Yükseköğretimde başörtüsüne de ulusal uzlaşmayla bir formül oluşur.
Ama...
Dayatmayla değil.
“Anayasa’yı da değiştiririz, referanduma da gideriz” kafasıyla olmuyor.
Zaten AKP de bunu gördü ki, artık referandumdan söz etmiyor.
Meclis içinde ve dışında geniş uzlaşmadan söz ediyor.
Rotasını yeniden, 2 yıldır un serdiği AB’ye çeviriyor.
301’in kaldırılması ya da değiştirilmesi için illa “kapatma davası” mı beklenmeliydi?
301’i 2 yıl rötarla gündeme getirmesi “AB’nin desteğini yeniden kazanmak için mi?” kuşkuları yanlış mı?
AKP, bugüne kadar iyi bir kriz yönetimi ortaya koyamadı.
Bundan sonrası da yargıya AB sopası göstermek olmamalı.
İTÜ’YE SAKIZ ADALI GÜZEL
Bir süre önce İTÜ’lü öğrencilere konuşma yapıyordum.
Üniversitenin konferans salonu neredeyse silme erkek öğrenciydi.
Daha sonra kürsü ötesinde bir süre ayaküstü söyleştik. Bilgi Üniversitesi’nde de ders verdiğimi öğrenince, “Vakıf üniversitelerinde erkekten çok kız öğrenci var. Bir de şuraya bakın. 3-5 kız ancak” diye yakındılar.
Aralarından bir delikanlı espriyi patlattı:
“Hocam burada gay bile yok.”
Bice restoran zincirinin İstanbul açılışında o günü hatırladım.
Rahatlıkla podyumlarda mankenlik yapacak, Avrupa filmlerinde rol alabilecek bir kızla tanıştırıldım.
İzmir’in tam karşısındaki Sakız Adası’ndanmış.
Öğrenci değişimiyle Atina Üniversitesi’nden İTÜ’ye gelmiş.
Mimarlık okuyor. Adı Kalliopi Amygdalou...
Kaç kıza bedel bilemem ama İTÜ’lü delikanlıların herhalde keyifli olduklarını düşünüyorum.
Bu iyi haber.
Onlara kötü haberime gelince...
Komşu kızı İTÜ’ye sadece 6 ay için gelmiş.
İTÜ’lüler formülünü bulup tutamazlarsa gene yakınmaya başlarlar.
Benden söylemesi...
Örnek sevgili
Bice, Süzer Plaza’nın girişinde açıldı. Partisi keyifli, şefin sunumları ve şaraplar da lezzetliydi.
Milano, Londra, Chicago, New York, Los Angeles, Miami, Dubai, Buenos Aires, Sao Paulo ve diğer birçok kentte Bice’ler var.
Al Pacino, Robert de Niro, Madonna, Jennifer Lopez, Brad Pitt, Cameron Diaz gibi ünlülerin uğrak yeri.
Bice veliahtı Rafaele Ruggeri de açılıştaydı.
Başarılı işadamlığının yanı sıra, hızlı bir playboy izlenimini veriyor.
Orada bulunan hoş bir genç kadın, yıllar önce tanıştıklarını ve 4 ay Rafaele’i evinde konuk ettiğini anlattı.
Eve gelişlerinde, bir bakarmış, yerlere güller serpilmiş, salon mum ışıklarıyla aydınlanmış, Rafaele’in pişirdiği harika bir spagetti, salata ve özel Bice şarapları...
4 ay boyunca ayakları sanki yere basmamış. Uçuyormuş.
Rafaele’le tanıştırdı.
Bir süre yemek, yaşam zevkleri ve İstanbul’u konuştuk.