Şans tanıdıklarını önce tepesindeki gözü ile görünceye kadar yükseklere çıkarırmış.Gözü tutarsa ne ala...Yoksa... Aşağıya, boşluğa bırakırmış.Türkiyeye kader, bir süredir şans tanıyor.Örneğin... 11 Eylül sonrasında birden değişen dünya koşullarında, Türkiye, Batı uygarlığının İslam dünyasına karşı "uzlaşma modeli" haline geliverdi. ABnin, bir "U" dönüşüyle, Türkiyeye kapılarını aralamasının arkasındaki neden, kimse kuşku duymasın ki budur. Kader "tepegöz" imiş. AB ülkelerini yönetenlerin ve ABnin Brükseldeki doruk adamlarının masalarında "çok gizli" kayıtlı raporlar var. Bu raporlarda Türkiyenin, uygarlıklar çatışmasını önlemek için "vazgeçilmez olduğuna" işaret edilmekte.Uygarlıklar çatışmasının yerine, uygarlıklar uzlaşması stratejisi ve "Türkiye modelinin, İslam toplumu ile demokrasinin bir arada olabileceğini kanıtladığı" vurgulanmakta.Bu modelin altının çizilerek, kuvvetlendirilmesi, Batı kalitesine ulaştırılması, kalıcılığının güvenceye alınması üzerinde durulmakta.Raporları görmedim.Ancak... Görenleri, okuyanları dinledim.Yani...Elbette son iki yılda Erdoğan ve arkadaşlarının, Kopenhag Kriterlerinin yerine getirilmesi için yaptıkları hiç de azımsanamaz, yadsınamaz ama bunun ABdeki 180 derecelik değişimi -ansızın- gerçekleştirdiğini sanmak saflık olur.Çünkü, bu iki yıllık çaba, Çin duvarından da çetin engel olan 500 yıllık "önyargı" duvarını aşamazdı.Evrendeki tek okunamayan yazı olan "alın yazısını" değiştiremezdi."Avrupa, Hıristiyan - Grek - Yahudi sütunları üzerinde taşınır"mimarisinde, Türkiyenin yer alması mümkün olamazdı. Gizli raporlar Ne var ki... Liderlerin bildiği bu gizli raporlar nedeniyle, "Türkiyeyi ABye tam üye yapmak kararı" AB halklarına açıklanamıyor.Yüksek politikaya göre çizilen rota, halkların nabız atışlarıyla ters düşüyor.Örneğin...Fransa Cumhurbaşkanı Chiracın "Türkiye de, biz de Bizansın çocuklarıyız" söylemi boşuna değil.Fransa kamuoyuna mesaj veriyor."Türkiye ulusunun çoğunluğunun Müslüman oluşuna bakarak dışlamayın... Kökü Osmanlıya dayanır. Osmanlı da Bizansın devamıdır. Bizler aynı medeniyetin çocuklarıyız" demek istiyor. Kamuoyunu yumuşatmayı hedefliyor. Halklara söylenemiyor İşte böyle bir süreçte talih ve tarih Türkiyenin yönetiminde AKPyi bulmuştur."Bu büyük şansı iyi kullanmak ve sonuca ulaştırmak misyonunu" vermiştir.AKPyi oluşturan isimlerin köklerindeki siyasette "İslam referansı" da bu misyonun yerine getirilmesini kolaylaştırıcı unsur gibi görülmüştür.Türkiyede geleneksel orta sağ partiler iktidarda olsaydı... Viski - rakı - şarap içen, eşlerinin başları açık, mayoyla denize giren, dans eden, Batı yaşam tarzını benimsemiş kişiler, 11 Eylül sonrası Batıda oluşan zihniyete göre değillerdi. Türkiyeyi "İslam ve demokrasinin buluştuğu model" olarak Arap dünyasına sunamazlardı.Oysa...En azından daha önceki siyaset referansları İslam olan AKPliler, öngörülen role daha uygun, daha inandırıcı olabilirlerdi.Blair, Berlusconi, Karamanlis, Schröder, Verheugen... Hepsi birden nasıl Erdoğan ve Gülün "arkadaşları" olabildiler?Nikâh şahitliği yapabildiler?Burada AKPnin İslam âlemi için geçerli başrol oyuncusu olduğu açık ve net.Ancak, hadise o denli basit de değil. Çünkü... Bu mesajı oluşturan İslam ağırlıklı profilin, Avrupalı halklara kabul ettirilmesi zor. Liderler, işte madalyonun bu yüzünde güçlük çekiyorlar.Sadece son zina tartışmasının bile ne fırtınalar kopardığını hatırlayalım.O nedenle çok duyarlı bir çizgide yürümek ve hiç hata yapmamak gerek.Yani, "sıfır hata."Türkiye, Avrupa temel değerlerini benimseyen demokrat ama inançlara da saygılı kimlik kartıyla şu süreçte AB kapısını aralıyor. Hatta içeri adım atıyor. Ancak Türkiye sadece laik devlet kimliğiyle ABde kalıcı olabilir. g.civaoglu@milliyet.com.tr Şans ıskalanmasın