Güneydoğu sınırlarımızın ötesinde “yeni bir ordu” oluşuyor.
Peşmergelerin yanı sıra, Ezidiler, Asuriler, Türkmenler silahlandırılıyor, savaş eğitimi alıyor.
Ve Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bir “bileşen” de PKK.
Bu yeni orduya PKK’nın silahlı gücü doğrudan “aktif savaşta yer almak üzere” katılmakta.
Kuzey Irak’taki PKK’lıların yanı sıra Suriye’deki Rojova adlı Kürt yönetiminin kuvvetleri de devrede.
Ayrıca...
Diğer unsurlara silah ve savaş eğitimini de PKK veriyor/verecek.
Ortaya ilginç bir durum çıkıyor.
PKK, ABD’nin ve AB ülkelerinden çoğunun “terörist” listelerinde yer almakta ama ABD ve AB’nin -IŞİD’e karşı savaşmak üzere istihbarattan silahlandırmaya kadar donattığı/donatacağı- yeni ordunun en etkili vurucu gücü olarak “zımnen” tanınmışlık statüsü kazanıyor.
Tam derin çelişkileri yansıtan “oksimoron” bir durum.
IŞİD’e karşı kara harekâtından uzak durmaya çalışan ve sadece havadan bombayla yetinen ABD ve Batı, aşağıda “sıcak kestaneleri” bu yeni orduya aldıracak.
Silahlandırmayla birlikte elbette PKK’nın da yüksek teknolojide silahlar edineceğini söyleyebiliriz.
ÇÖZÜM SÜRECİNE ETKİ
Bir yandan ABD ve Batı tarafından dolaylı da olsa tanınma statüsünü ucundan tutabilmek ve de yeni ordu içinde en etkili bileşen olarak okşanmak acaba “çözüm sürecini” nasıl etkileyecek?
Kandil’dekilerin daha bir “havalı” olacakları açık.
Sadece yakın gelecekten söz etmiyorum.
Yakın geçmiş de bunun işaretini verdi.
IŞİD ilerlerken Peşmergeler kaçıştı.
Ezidiler, Türkmenler, Asuriler de hakeza.
PKK’dan yardım istemeleri ve hem PKK’nın hem de Suriye’deki uzantısı olan Rojova Kürt güçlerinin cepheye girmesiyle IŞİD’in durdurulması, hatta birkaç stratejik noktada geri çekilmek zorunda bırakılması bir kenara yazılmalı.
Daha önce de belirttim.
İmralı’nın elindeki kartların güçlendiği tahmin edilebilir.
Müzakere masasında “beklenti/istek” çıtası biraz daha yüksek tutulabilir.
DERT BİR DEĞİL
Sadece PKK mı?
Suriye ile 900 km’lik sınır boyunca sorunlu topraklar mantarlar gibi türedi.
3 noktada Rojova, 3 noktada IŞİD egemen.
Suriye ile sadece bir tek noktada temas coğrafyası var.
O da “kadük...”
Türkiye IŞİD’e karşı mücadelenin “ne içinde olabiliyor, ne de dışında kalabiliyor.”
Elini tutan başlıca neden Musul Başkonsolosluğu’nda IŞİD’in rehin aldığı 3’ü çocuk olmak üzere diplomatlar ve siviller.
Türkiye kendi güçlerini IŞİD’e karşı aktive ederse bu rehinelerin başlarına neler gelebileceğini düşünmek bile dehşet veriyor.
Ayrıca...
900 km’lik sınır Pakistan’ın Peşaver hattı gibi oldu.
Her türlü örgütün, ajanların, üşüştüğü...
Kirli savaşların “para, silah, petrol” dolaplarının döndüğü...
Kimin ne ve nereden olduğu bilinmeyen “kriminal kuşak.”
Üstelik bunlar Türkiye’nin içlerine de sarktılar.
Hücreler halinde örgütlendiler.
Allah korusun.
Çok kan akıtacak eylemler koyabilirler.
........................
Ne yazık ki bir İsviçre coğrafyasında değiliz.
Etrafımızdaki komşular “beyaz zambaklar” ülkeleri değil.