AB’den Sorumlu Bakan Volkan Bozkır‘la başlayayım.
“En iyi” tercih olduğunu düşünüyorum.
Bozkır’ı merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın “Dışişleri Danışmanı” olduğunda tanımıştım.
“Diplomat doğmuş” diye tanımlanan hariciyecilerden biridir.
Donanımının yanı sıra ikna yeteneği, dürüstlüğü, üslubu, zekâsı, ses tonu, nezaketiyle “yumuşak güç (soft power)” profilini hissettirir.
Buna “sade şıklığını” ve fiziğini de ekleyin.
AB ile müzakerelerde aynı frekans ve aynı ortak dilde ustaca ilişkiler kuracağını ve yürüteceğini söyleyebilirim.
AB’ye tam üyelik dosyası karşısındaki engeller bilinmeyen şey değil.
Ama...
Eski büyükelçi, yeni AB’den Sorumlu Bakan Volkan Bozkır engellerin hiç değilse bir kısmının etrafından dolaşarak ileriye hareketlenme umudunu veriyor.
........................
Numan Kurtulmuş yurtdışı Türkler ve Diyanet’le ilgili Başbakan Yardımcısı.
Ayrıca belki bazı kurumlar da ilaveten ona bağlanabilir.
Numan Kurtulmuş’un 2015 seçimlerine kadar hükümetin ekonomi seyir defterine yakından tanıklık edeceğini de düşünüyorum.
2015’ten sonra AK Parti’nin yeni hükümetinde -ki bugünden görünüşle sandıklardan gene iktidar olarak çıkması en büyük olasılık- Numan Kurtulmuş’un Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcılığı’na gelmesi mümkün.
Ali Babacan “3 dönem üst üste seçilenlerin yeniden milletvekili olamayacağı” kuralına takılacağı için önümüzdeki seçimlere kadar olan süre Numan Kurtulmuş’un -bir yandan da- ekonomi kaptan köşküne ısınma turu gibi de görülebilir.
Kurtulmuş, iktisat profesörüdür.
Tıpkı Prof. Davutoğlu gibi onun da ekonomi için kendi “stratejik derinlik” metaforunu yapabileceğimiz özgün görüşleri var.
........................
Ekonominin dümenindeki Ali Babacan‘ın görevini sürdürmesi hem içeride, hem de dışarıdaki ekonomik aktörlere nefes aldırdı.
Babacan tam bir “görev adamı...”
Üzerine aldığı işe odaklanıyor, imaj parlatmaya, siyasi yatırımlara, reklama hiç iltifat etmeden çalışıyor. Sonuç alıyor.
Bu profiliyle başbakanlarda zaman zaman “görüş ayrılıkları” nedeniyle rahatsızlık yaratsa da parti liderliğine başbakanlığa kesinlikle oynamadığı için kişiliği “rekabet tedirginliği” nedeni olmuyor.
Aslında...
Onun siyaseti bırakmak istediği yolunda duyumlar var ama siyasetin onu bırakacağını daha doğrusu onun donanımından vazgeçeceğini sanmıyorum.
.......................
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da iyi tercih.
Avrupa Konseyi’nde bir Türk’ün çıkabileceği en üst noktalara geldi.
Bu yükseklikteki uluslararası ve özellikle Avrupa’ya endeksli ilişkilerini AB’den Sorumlu Bakan olarak da sürdürdü. Ancak...
2014-2015 Türkiye’sinin dış politikasında ağırlık merkezi Ortadoğu ve Amerika...
Avrupa ise ikinci planda.
Bununla beraber Çavuşoğlu’nun şansı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu’nun ona Ortadoğu ve Amerika dosyalarında omuz verebilecek olmasıdır.
Kendi deneyimi ve donanımıyla, “soft power” yetenekleriyle çok da zorluk çekmeyeceğini düşünüyorum.
......................
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, çözüm süreci koordinatörlük bayrağını Beşir Atalay’dan devraldı.
Gerçekten ana hatlarını öğrendiğimiz “takvimli yol haritası” başarıyla sonuca ulaşırsa... “2015’te silahların tamamen ve kesinlikle susacağı” öngörüsü gerçekleşirse bu Türkiye tarihinin en önemli sayfasında onun da imzası olacak.
Yalçın Akdoğan sabahları ilk okuduğum yazarlar arasındaydı.
İktidarın olası tavırları için onun yazılarında nabız tutardım.
Bunun ötesinde “çözüm süreci” dosyalarına da hakim olduğu da gene bu yazılardan, konuşmalarından hissediliyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eli kadar yakını olan Akdoğan’ın çözümün yürütme erkinde Çankaya iradesini de yansıtacağı, sonuca ulaşmak için bu ağırlığa da sahip olduğunu düşünüyorum.
.....................
Yeni bakanlar ve hükümetin Türkiye’ye hayırlı olmasını diliyorum.