Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Zamanla dans davetleri var.
Birincisi...
Seyahhatname... Söz: Orhan Pamuk ve Evliya Çelebi...
Müzik: Mercan Dede (Arkın Allen)
Konuk Oyuncular: (Vizyonda) Meltem Cumbul ve Cem Yılmaz.
Modern Dans Topluluğu'
nun bu gösterisinde "hayatın yolculuğu" yansıtılmakta.
Söz, kareografi ve müzikle seyahhatname multi - medya gösterisi Beyhan Murphy'nin imzasını taşıyor.
Hayatımızın derinliklerine ve geleceğine yolculuk "yazgımızın efendisi" olmak şansıdır.
Yapılmalı...
Orhan Pamuk'un ÖTEKİ RENKLER'inden seçmelerle vizyondaki anlatımlar, Mercan Dede'nin ruhlarımızı ipek bir şal ya da sabah sisi gibi sarışı, Modern Dans Topluluğu'nun estetiği, geçmişle gelecek arasında her birimize kendi kıyılarımızın "gel - git" hareketini yaşattı.
Gösteri bittiğinde avuçlarımın alkışına yüreğimin ancak benim duyabileceğim sesi de katılıyordu.

AKIL OYUNLARI, zamanla dans davetlerinden ikincisi...
Gazete reklamlarında "sekiz dalda oscar adayı" yazmasaydı da izleyicileri teslim alan bir sinema büyüsü.
Nobel ödüllü matematik dehası Profesör John Nash'ın gerçek hayat öyküsünde Russell Crowe ile de hayat yolculuğu yaşanıyor.
Paranoid - şizofren Prof. John Nash dünya yazgısını değiştirebilecek yeni bir teori kanıtlıyor.
Ekonomiye damgasını vuran Adam Smith'in, "herkes kendi yararını en yukarı düzeye çekerse, herkesin toplumun da yararı, en yüksek düzeye çıkar" teorisinin yanlışlığını iddia etmişti.
Nash, henüz üniversite öğrencisiyken "insanlar kendileri ve içinde bulundukları grup için çalışmalarını en yüksek düzeye çıkaracak şekilde çalışırlarsa, bundan grupların ve toplumun en yüksek düzeyde yararlanacağı" kanısındaydı.
"Laf" kolay görünebilir.
Gece - gündüz, hiç durmadan hatta barlarda, lokantalarda bile süren hedefe kenetlenmiş çalışmalarla, Nash teorisini matematik diliyle de kanıtlamıştır.
Paranoid, şizofren olduğu bilindiği halde, sırf dehası nedeniyle dünyanın en saygın üniversitelerinden M.İ.T'de ders vermiştir.
Ve sonunda insanlığın yazgısını değiştirebilecek matematik kanıtıyla nobel ödülü alıyor.
Nash hala bu görevi sürdürüyor.
Filmi izlerken gerçeklerle sanal olanlar arasında sürekli şafak vakti yaşanıyor.
Ne karanlıkta kaybolan, ne de ışığın aydınlattığı bir dünya...
Ve Nash'dan bir söylem:
"Bazen gerçekler yaratıcılığı önler".

Aslında bir grup gazeteci arkadaşla birlikte Cuma gecesi Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın evindeki daveti yazacaktım.
Gündemini oluşturan "çocuklarımızın geleceğini..."
İşte bu da zamanla dans davetlerinden üçüncüsü.
Eğer, Türkiye 2002 yılını da ıskalarsa AB'ye tam üyelik bir "serap" görüntüsüne dönüşecek.
Çölde sürekli "vaha" ararcasına ışık oyunlarıyla, yansımalarıyla algıladığımız görüntülere "işte AB" diyeceğiz.
Ve çocuklarımız da, gene AB ülkelerinin konsolosluk kapılarında vize için bekleşecek. Çocuklarımız da, komşu Yunan ya da Bulgar çocuklarının aksine Avrupa'da işe giremeyecek.
Çocuklarımız da Avrupa rüyalarından acı gerçeklere uyanacak.
Komşularımız ve Avrupa'nın diğer ülkeleri gelirlerini katlarken sağlık, eğitim, üretim... Kısacası yaşam kalitelerini yukarı çekerken, çocuklarımız da Ortadoğu'nun kendi iç sorunlarıyla boğuşan, bölgenin kara yazgısını paylaşan bir toplumun bireyleri olacak.
Anadilde yayın, anadilde öğrenim ve idamın kalkması...
Ve...
Kıbrıs için çözüm formüllerin üretilmesi.
AB, artık tartışmalardan çıkarılmış ulusal politika haline getirilmeli.
Ama "Türkiye'nin gerçekleri" diye duraksarsak "yaratıcılığın" önünü keseriz. Elbette duyarlı özelliklerimiz dikkate alınmalı...
Ama AB'ye tam üyelik yolculuğunda geri vitese takarak değil...
Hedefi ve yönü değiştirmeden, sürati düşürmeden, hatta gazı kökleyerek, bunun için çözümler üreterek yol almalıyız.
Dünyayı iyimserler, inananlar ve yaratıcı beyinler yeniden kurar.