Bilinen isimlerle bir yere varılamadı.
Yoksa...
Onlarla zaman mı yitiriyoruz?
Susurluk'un yıldönümü ile
Erol Evcil'in yakalanışı ve sorgulanması örtüştü.
Belçika'da
Yalçın Özbey'in gözaltına alınış haberi de bunlara eklendi.
O arada...
Haluk Kırcı'dan da bazı meslektaşlara olduğu gibi, bu köşeye de bir
İnternet mesajı geldi.
Afta adalet konusundaki satırları ayrıca değerlendirilmelidir.
Ama...
Mesajın
"belki bir gün sizi de vuracak olan bu adaletsizlikleri görmezlikten gelmemenizi temenni ediyorum" diye anlamlı
(!) kelimelerle noktalanışı ilginç.
Bunlar ayrıntıdır.
Hadisenin vitrinine değil, gerisindeki gerçeklere ulaşmaya çalışmalıyız.
Hedef
Bu oluşumların kökeninde, hep
"Reis" diye anılan
Abdullah Çatlı'ya ulaşılır.
Çatlı adı etrafında senaryolar yansır.
- Bahçelievler katliamının faillerinden biri olduğu...
- Devlet için
Ermeni teröristleri ortadan kaldırdığı...
- Devlet için
Apo'ya,
PKK'nın diğer önde gelenlerine ve
PKK'ya yataklık ve cüzdanlık yapanlara karşı devlet tarafından özel görevli olduğu...
- Zaman içinde misyonundan sapmalar yaptığı v.s...
Çatlı denince de akla hep
Haluk Kırcı geliyor.
Oysa...
Çatlı'nın eşiyle, kızlarıyla ve çok ilginç sayılabilecek bazı yol arkadaşlarıyla konuştum.
Edindiğim izlenime göre
Çatlı, bir siyasi partinin yönetim kadrosuna getirilmek üzere hazırlanmaktaydı.
Hatta en yukarılarına...
Bunun için sadece
MHP'nin değil, başka partilerin kongrelerinde Çatlı ve arkadaşlarının aktif rol aldıkları, gazete sayfalarına geçmiştir.
Çatlı, önce uygun bir mahkemede beraat ettirilecekti.
Sonra seçimlere gidecekti.
Daha yukarılara tırmanması için de, yıllar boyunca, içinde kendisine bağlı bir çekirdek grup oluşmuştu.
Çekirdek kadro, skandalların, cinayetlerin, diğer cürüm iddiaları ve yanlış ilişkilerin içinde isimleri yer almamış kişiler.
Yönetimine gelecekleri parti, mevcutlardan biri olabilir veya yeniden kurulabilirdi.
Yani...
Hadiseyi,
cinayet, kumar, uyuşturucu, derin devlet adına taşeronluk gibi vitrin görüntülerinin gerisindeki büyük hesaplarıyla görmek gerekir.
Çatlı, artık hayatta değil.
Zaten son zamanlarda ismini de aşındırmış olabilirdi.
Ama o grup, öyle sezinliyorum ki,
Türkiye siyasetinde hala etkinlikle bazı roller oynuyor.
Bu grup,
- belki - kararlar alıyor ve o kararlarla
Türkiye'ye bazı duyarlı dönemlerde
makas ve
gündem değiştirtiyor olabilirler.
Ama...
Bunlar dahi ayrıntıdır.
Amaç,
Türkiye'nin yeniden yapılanması bağlamında, bir örgütlenme etkinliği olarak görülmelidir.
Bu tür konuların derinlerine tüpsüz dalmayı ve iddialarda bulunmayı sevmem.
"Çok anladığımı" da ileri süremem.
Yanılabilirim.
Ama sezgilerim ve gözlemlerim böyle.
Bir firar
Düşündürücü bir örnek...
Abdullah Çatlı'nın
İsviçre'deki cezaevinden
- sözümona - kaçışını anlatayım...
Meral Çatlı'dan dinlemiştim.
Eşi Meral Çatlı tarafından
İsviçre'deki hapishanede ziyaret edildiğinde şöyle diyor:
"Her şey hazır. Yarın 18.00'de hapishaneden kaçacağım. Arka tarafta kameraların görmediği kör noktadaki mutfak kapısının anahtarını ve tel örgüleri aşmam için alüminyum eldivenleri bile verdiler. İdarenin bu firardan haberi var.
Göz yumacaklar.
Beni, hapishane duvarlarının dışındaki yolda, bir otomobil bekliyor olacak.
Akşam, Paris'e eve geliyorum.
Merak etme artık kimse bizi rahatsız etmeyecek.
Huzurlu bir yaşamımız olacak."
Gerçekten...
Her şey
- birkaç küçük ayrıntı dışında - Abdullah Çatlı'nın söylediği gibi gerçekleşiyor.
Ayrıntılara örnek olarak belirteyim...
Hapishane duvarlarının önünde bekleyen otomobilin içinde Çatlı'nın kaçtığı hapishanenin müdürü oturuyordu.Tam
İsviçre güvencesinde
(!) bir firar.
Türkiye'ye dönüşü böyle başlayan bir öykünün devamı için sezilerim sizce çok mu yanlış?
Bilinen isimlerden, bilinmeyenlere bir yolculuk gerek.Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr