Bugün "KAOSA 411 EL..." Bu bir "temenni" değildi. "Hakaret" değil, "uyarı" diye okunmalıydı.Gelinen noktaya bakın:Türkiye'nin "aydınlık yüzü" ya da "aydınlar vitrini" olması gereken üniversitelerden görüntüler, "düzeni" mi yansıtıyor, yoksa "kaosu" mu?Üniversiteler, "başörtülü öğrenci" uygulamasında tam bir kargaşa içinde.YÖK Başkanı, rektörlere, "Başörtülü öğrencileri dersliklere alın" bildirisi yayımlamış, buna rektörlerin bir kısmı da "bildirinin hukuk dışı olduğu" yolundaki açıklamayla yanıt vermiş. Ankara-İstanbul gibi büyük kentlerin üniversitelerinde başörtülü kız öğrenciler kapıdan geri çevriliyor... Buna karşılık, Anadolu üniversitelerinde ise genellikle başları örtülü olarak dersliklere girdiler bile. Bazı üniversiteler ise pazartesi günü kapılarını başı örtülü öğrencilere açtılar, salı günü (dün) yeniden yasak uygulamaya başladılar.Bu mu eşitlik, bu mu hukuk, bu mu adalet?..Böyle bir görüntüye "düzen" mi denir, "kaos" mu? Yüksek eğitimde başörtüsüne yeşil ışık yakan anayasa değişikliğine MHP destek vermişti ama o Bahçeli'nin dünkü grup konuşmasında "yasal düzenlemeleri tamamlamadığı ve 17. maddeyi değiştirmediği" gerekçesiyle AKP'yi suçlamasına ne demeli...Yani, AKP'ye omuz veren MHP bile bir düzenin "oluşmadığı /oluşamadığı" görüşünde.Bu gerçeklerin ortaya konmasına öfkelenmek yerine, "Nerede hata yaptık?" diye düşünülmesi gerekir.Öfke üslup değildir. Birileri öfkeyle kalkıyor ama sadece o birileri değil, tüm toplum zararla oturuyor. Ayın en çok tartışılan gazete başlığını Hürriyet atmıştı: Pazartesi akşamı, Vehbi Koç vefatının 12. ölüm yıldönümünde anıldı. Ama 107. doğum günü gibiydi.Bu kez, Koç Holding'in büyük toplantı salonunda değil, Rahmi Koç Müzesi'ndeydik. Önce mevlit okundu. Gerçekten güzel sesler ve güzel söylemlerle.Müslüman ya da diğer dinlerden olan hanımlar dua boyunca saçlarını eşarplarla örttüler... Sonra geleneksel büfe açıldı. Her mevlit sonrası yemekte olduğu gibi, hepimiz irmik helvasından tattık.Bu yılın farklı oluşu, Vehbi Koç adına bir müzenin de düzenlenmiş olmasıydı.Müzeye geçişte baştaki eşarplar, çantalara konmuştu. İşte laikliğin yaşam ifadesi bu iki görüntü eksenindedir. Örneğin... Onlardan biri olan Vehbi bey'in kızı Semahat Arsel'in hatim indirmiş olduğunun altını çizeyim.Can Dündar, Vehbi Koç'un arşivinden derlediği belgelerle ve anılarla hazırladığı "VEHBİ KOÇ" kitabının 2. cildini ve bu bağlamda düzenlenen müzeyi anlattı. Müzeyi, daha önce Sabancı Müzesi'ni de yapan, bu sergi için 2 buçuk yıl çalışan, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Doç Dr. Ayşen Savaş ile gezdik. Öyle duvarlara fotoğraflar asılarak Vehbi Bey'in kullandığı özel eşyalar ve giysiler sergilenerek düzenlenmiş bir klasik sergi değil. VEHBİ BEY 107 YAŞINDA Belirli dönemler için arka arkaya panolar konulmuş. Raylı sistemle önce birinci panoda Vehbi Bey'in o yıllardaki yaşamından kesitleri görüyorsunuz. Sonra raylı sistemde hareketlenen arkadaki diğer panolarda o dönemle ilgili sosyal, siyasal, ekonomik gelişmeleri ve görüntüleri görüyorsunuz. Son panoda ise, o dönemin Vehbi Bey'e, Vehbi Bey'in de o döneme katkılarını yansıtan sentez pano yer alıyor. Ardından diğer blok panolar...Ve elbette, Vehbi Bey'in valizi, giysileri, çalışma masaları, özel eşyaları, yakınlarına imzalı fotoğrafları, hareketli tezgâhtaki üretim modelleri, ürettiği ilk sanayi ürünleri...Vehbi Bey için böyle bir müze yapmak zevktir ama aynı zamanda çok büyük sorumluluktur. Onun gibi bir "mükemmeliyetçi" kişilik için, bir müze büyük cesaret ve müthiş çalışma ister.Can Dündar ve iki çalışma arkadaşı bunu başardılar. Vehbi Koç yukarılarda bir yerlerde seyrediyor ise, beğendiğini hissettiren gülümseyişini onun yüzünde hisseder gibiydim. gunericivaoglu@milliyet.com.tr