Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Murat Ilgaz, hurdacılıkla geçinen bir ailenin oğlu.
Satmak için 2 ton 250 kilo ağırlığındaki kurşun bloku keser.
Ancak...
İçinde bulunan 7 cm. boyundaki radyoaktif kapsül de parçalanır.
Murat Ilgaz'ın zamanla sağ elinin işaret parmağı dokuları erir.
Teşhis kanser.
Parmak kesilir.
Şimdi aynı elin orta parmak dokuları da erimekte.
Ilgaz ailesinden 19 kişinin durumları ise hala kuşkulu.
Bu kurşun blok, bir hastanenin kanser tedavisinde kullanılan radyoaktif atık maddesinin koruyucusuydu.
Dışarıya gönderilmesi gereken atık ithalatçı firma deposunda yıllarca bekletilmiş sonra hurdacı Ilgazlar tarafından ne olduğu bilinmeden alınmıştı.
Kanser tedavisinde kullanılan 7 cm. boyundaki bir nükleer madde kapsülünü bile güvenli olarak denetleyemeyen sistemin, dev bir atom reaktörü için nasıl güvence vereceği büyük kuşkudur.
Hükümetin kurulmasına karar verdiği ve 10 gün sonra ihale sonuçları açıklanacak olan Akkuyu Santralı için kaygı duymamak mümkün değil.

Ağır risk

İşletme sırasında deprem, kaza, sızıntı riskleri var.
Gerçi...
Beton ve çelikten sağlam bir kabuk ve ileri teknoloji nedeniyle, bu santral elbette geri teknolojiye göre kurulmuş Çernobil'e göre çok daha üstün.
Ama..
En ileri teknolojiyi uygulayan ülkelerde bile risk büyük.
50 nükleer enerji santralına sahip Fransa, 3 yıldır yeni santral kurmayı askıya aldı.
Almanya'da 10 yıldır yeni santral yok.
İngiltere de artık yeni santral yapmıyor.
ABD, son nükleer santral siparişini 1973'de vermişti.
İtalya'da Çernobil sonrası referandum yapıldı.
Halk oyuyla nükleer santralların kapatılması kararı alındı.
Avusturya'da bir nükleer santral var. Referandum yapıldı. İşletmeye geçilmiyor.
Bulgaristan'daki santralın kapatılması, AB'ye girişin önkoşulu.
Peki bütün bu ülkeler, en ileri teknolojiye, teknik adamlara ve deneyime sahip olmalarına rağmen, neden nükleer santral seçeneği üzerine bir çarpı işareti koyuyorlar?

24 bin yıllık bela

Nükleer santralların dertlerini ayrıntılarıyla bu sütuna yansıtamayız.
Ancak bir örnek vereyim.
Santrallarda kullanılan radyoaktif atığın kanser yapan radyasyon etkisinin yarıya inmesi için 24 bin yıl gerek.
Bunların gömüleceği yer lisansı hiçbir ülkede henüz alınmış değil.
Geçici olarak 10 yıl havuzlarda bekletiliyor.
Ardından...
Bir ara depoya konuyor.
Sonrası meçhul.
Türkiye, her 1 - 1,5 yıl sonunda 40 - 80 ton radyasyonlu çubuk atığı nereye koyacak?
Murat Ilgaz'ın parmağını eriten 7cm.'lik kapsülü hatırlayınız.

İhale öyküleri

35 yıldır sürüncemede kalan bu projenin birden hayata geçirilmesi için çok şeyler anlatılıyor.
Lobilerden, şirket temsilcilerinden söz ediliyor.
Bunlar bir yana...
Öyle sanıyoruz ki kararın arkasında enerji ihtiyacının yanı sıra asıl Türkiye'nin güvenliği söz konusu.
Bölgede nükleer silah üretimini gerçekleştiren ülkeler var.
İran ve İsrail bunlardan ikisi. Irak kuşkulu. Suriye, SSCB'nin nükleer hurdalığından bir sürpriz yapabilir.
İşte böyle bir ortamda Türkiye, Akkuyu'daki santraldan ileride nükleer silah hammaddesi üretebilecektir.
Türkiye'nin güvenliği, daima güçlü olması hepimizin arzusu, gururu, yüreğindeki heyecandır.
Devletin doruklarında "Türkiye nükleer teknolojide ilerlemeleri izleyebilmeli" işareti verilmekte.
Devletin stratejik sırlarının konuşulduğu ortamlarda değiliz.
O nedenle bu sorunun cevabını veremiyoruz.
Zor karar(!)


Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr