Önce şunu belirtelim...
Daha
Avrupa Birliği'ne tam üyelik başvurusu yapılırken, ince, uzun ve çetin ve dar bir yola girdiğimizi biliyorduk.
Yolumuza hep mayınlar döşenecek.
Örneğin...
Dün,
Avrupa Birliği'nin kabul ettiği
Morillon Raporu'na ek
"Ermeni Soykırımı" önergesinin arkasında
Yunan Parlamenteri Katiforis vardı.
Sosyalist Grup Toplantısı'nı o yönetiyordu. Grubun yarısının oylarını yönlendirdi.
Eğer
AB'ye girmek konusunda kararlıysak, bunlardan yılmayalım.
Tam tersine, yürüyüşümüzü biliçle sürdürelim.
Kıbrıs söylemi
Morillon Raporu'nda yer alan
"Kıbrıs sorununun çözümü" bağlamında,
"Türk askerlerinin adadan geri çekilmesi" ve
BM Genel Sekreteri'nin
Cenevre'de öne sürdüğü
"güneydeki Kıbrıs'lı Rumlar'ın, kuzeye dönebilmeleri" gibi uçuk satırlara gelince...
Yunanistan'a ve
Kıbrıs Rum Yönetimi'ne tek taraflı destek vererek anlaşmamayı adeta teşvik eden bu söylem, sorunu çözmez... Sorun büyütür.
Ecevit'in,
AB üyesi ülkelere gönderdiği
Katılım Ortaklığı Belgesi'nde
"Kıbrıs'ın yer almaması" uyarısı, zamanlaması ve dozajı iyi bir ulusal reflekstir.
"Kürt sorunu(!)..."
Raporda
"Kürt sorununu çözmek(!)" gibi, talihsiz bir deyim de yer alıyor.
Türkiye, bir "Kürt sorunu" olduğu görüşünde değildir. AB dahil, hiçbir kurumun da
"böyle bir sorun imajı yaratmak yetkisi olmadığı" açıktır.
Türkiye'de azınlıklar,
Lozan Anlaşması'yla tanımlanmıştır.
Bunun dışında azınlık yoktur.
Ama...
Türkiye, elbette
"AB istedi" diye değil.
Kendi insanlarının, kendi kültür dokusunun gereklerini yerine getirir.
Radyo - TV ya da kültürün eğitim boyutu...
Sonuç olarak,
Avrupa Parlamentosu'nun bu kararı ve içeriğinde yer alan satırlar,
"tavsiye" niteliğindedir. Yaptırım gücü yoktur.
Örneğin,
Ermeni Soykırımı iddiasını içeren bir başka kararı,
Avrupa Parlamentosu 1987 yılında da almıştı.
Aradan
13 yıl geçti... Hiçbir etkisi olmadı.
Fakat,
"bundan sonra da olmayacak" diye bir güvenceye sahip değiliz.
Örneğin... Sırada,
Fransa Parlamentosu var.
Ermeni kıyımı, tek bir maddelik yasa tasarısı olarak
Senato'da kabul edildi.
Meclis'te görüşülme aşamasında...
Bu kanserli yara,
AB üyesi diğer ülkelerin parlamentolarına da metastas, yani sıçramalar yapabilir.
Diğer parlamentolardan olası zincirleme kararlar,
Türkiye'nin kendi kamuoyunda haklı tepkiler nedeniyle,
Türkiye - AB ilişkilerini çok zorlayabilir.
Türkiye'de,
AB ile uyum konusunda, ortak partiler ve partilerin tabanları arasındaki farklılaşmayı daha da derinleştirebilir.
Ulusal tavır
Katılım Ortaklığı Belgesi'nin son şeklini almasından sonra,
Türkiye'nin yıl sonuna kadar açıklayacağı
AB ile ilişkiler için
"ulusal program" önemlidir.
Türkiye, yol haritasını
Hükümet ortakları arasındaki uzlaşmalara ve
kendi zamanlamasına göre değerlendirecektir.
Örneğin...
Kıbrıs konusunda bir çözüm,
AB ile tam üyelik müzakerelerinin başlamasının ön koşulu ise, bunun tarihi gelecek yıl değil,
4 yıl sonra da olabilir. Çözüm,
4 yıl sonraya da sarkabilir.
Yahut, idamın kaldırılması...
Öte yandan, kültürel zenginliklerimizi değerlendirme bağlamında bazı
Kürtçe radyo ve televizyon yayınları yapılacaksa, bunun şekli ve tarihi de ulusal programa yansıyacak olan
ulusal iradeyle belirlenecek.
Yazara E-Posta: gcivaoglu@milliyet.com.tr