ZorunluyduDevlet,
1991'den bu yana
Bayrampaşa'da örgütlerin koğuşuna neden giremiyordu da şimdi girdi?
Bazı
eski İçişleri ve
Adalet Bakanları, zaman zaman
Başbakanları'na
"dün gerçekleştirilen türden operasyonları" birkaç kez önermişlerdi.
Ancak... Müdahale kararı aldıramamışlardı.
Gerekçe:
"Çok kan döküleceği"ydi. İşin aslı,
"başına dert çıkartmamak"tı.
10 yıl, bu siyasi irade yoksunluğu nedeniyle beklenmiştir.
TarihçeBayrampaşa Cezaevi, 1987'den bu yana bazı örgütlerin adeta
"kurtarılmış bölgesi" ve
"kumanda karargahı" haline gelmişti.
Öyle ki... İnfaz memurları bu bölüme girememişlerdir.... Sayım yapılamamıştır.
Bayrampaşa'daki egemenliğinin sürmesi için o örgütlerin hapishanedeki hükümlü ve tutuklu sayılarının belirli bir düzeyin altına düşmemesi için bir zımmi anlaşma bile olduğu söylenir.
Yıllar boyu ilgili bakanlar,
Bayrampaşa koğuşlarındaki örgüt mahkemelerinde yapılan
"yargılama" ve
"infaz" görüntülerini video bantlarda seyretmişlerdir...
İçerinin silahlandığı, dışarıyla haberleşildiği bilinmekteydi.
Ama... Gelen geçen iktidarlar,
bu arı kovanına çomak sokmamayı yeğlemişlerdi.
Görülüyor ki, bu oluşum sadece terör örgütlerinin değil,
"pasif suçluluk" dediğimiz, görevini yapmayan kimi siyasetçilerin de ortak günahı.
Ecevit klasiğiEmniyet Eski Genel Müdürü, Adalet ve İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın sözleri, işte bu süreç bilinerek yorumlanmalı:
"Kıbrıs'ta yıllarca kan dökülmüş, zulüm yapılmıştı... Ama, hiçbir siyasi iktidar silahlı tavır koyamamıştı.
Kıbrıs'a çıkartma kararını ancak Ecevit verebilmişti.
Bu müdahaleyi de ancak Ecevit yapabilirdi.
Cesur ve kararlı bir Başbakan olduğunu teslim etmeliyiz."
Ama... Müdahalenin bir ayağı
"devletin otoritesi" ise diğeri de
"operasyonun moralitesi"dir.
O nedenle... Bir başka özelliğe daha değinelim...
Ecevit, 1974'te Kıbrıs'a çıkışımıza, "Barış Harekatı" adını vermişti.
"Bu harekatın hem adaya, hem Yunanistan'a demokrasi getirdiğini" söylemişti.
Bu kez de
"teröristleri terörden kurtarıyoruz" söylemini kullandı.
Müdahalenin adı
"Hayata Dönüş Operasyonu" oldu.
Annelere, babalara seslenerek
"çocuklarının ölümlerini önlemelerini" istedi.
"Gençlere yazık oluyor. Çok üzülüyorum" dedi.
Savcıların, aydın gruplarının, Avrupalı heyetlerin ölüm oruçlarını durdurmaları için örgütlerle diyalog kurmaları sağlandı.
"F tipi cezaevleri uygulamasının ertelendiği" açıklandı.
Yani... Kimileri
"ölüme itilmiş", kimileri belki de
"ölmeyi seçmiş"gençleri kurtarmak için bütün iyi niyetli girişimler gerçekleştikten sonra, artık başka çare kalmayınca müdahale edildiğinin resmi çizildi.
Kamuoyu hazırlandı.
Ayrıca...
İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın da açıkladığı gibi;
Hapishanelerdeki bu derebeylik görüntülerinin sona erdirilmesi için bir yıldır hazırlıklar yapılmaktaydı.
Planlar ve kadrolar oluşmuştu.
Sonun sonrası Bu bağlamda...
Sonuçların gecikmesi, müdahale edenlerin yetersizliğinden değil...
Mümkün olduğunca az kan akması, az ölüm olması için özen gösterildi.
Bu operasyondan sonra da çeşitli ülkelerden gözlem heyetleri gelecek.
Onlar da,
müdahalenin insani ölçütler dikkate alınarak gerçekleştiğini görmeliler.
Öte yandan...
Bu harekatı protesto için içerde ve dışarda yapılan eylemler, örgütleri kamuoyu nezdinde daha da haksız duruma düşürüyor.
"Barış için savaş, yaşamak için ölüm", artık insanlık dramı olmamalı.
Ölümü değil yaşamı paylaşmak, amaç olmalı.