Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Yazın çoluk çocuk hemen herkes serinlemek için havuzların yolunu tutuyor. Bu yüzden havuzların viral ve bakteriyel hastalıklara karşı dezenfekte edilmesi şart. Ancak anlaşılan bu dezenfeksiyon işlemi de çok masum değil

Yazın serinlemek için deniz yerine havuzu tercih etmek, sağlıksız bir seçenek mi? Havuzların dezenfekte edilmesi için kullanılan kimyasallara odaklanan çalışmalar, özellikle klor kökenli dezenfektanların çeşitli hastalıklara neden olabileceğini gösteriyor. Bazı havuzlarda buram buram burnumuza çalınan klor kokusu, meğer dezenfektanların tehlikeli reaksiyona girdiğinin işaretiymiş!

Haberin Devamı

“En temiz havuz bile denizden daha kirlidir…” Bu sözü birçoğumuz çevremizden duymuşuzdur. Oldukça yaygın bir inanıştır. Havuzların berrak görüntüsüne karşın pek de temiz olmadığını savlayan bu ifade, aslında hiç de temelsiz değil. Hele ki yapılan araştırmalar, olimpik bir havuzda ortalama 50 litre idrar ile 200 litre ter bulunduğunu gösteriyorsa!

İnsan vücut artıkları olarak nitelendirilen ter ve üre bileşenleri, deri parçaları, saç ve vücuda sürülen kozmetik ürünleri, havuzların sağlıksız hale gelmesinde önemli bir rol oynuyor. Çünkü bu maddeler, dezenfektanlarla reaksiyona giriyor ve dezenfeksiyon yan ürünleri olarak bilinen yüzlerce kimyasal açığa çıkıyor. İşte havuzlardaki asıl tehlike de bu maddelerden kaynaklanıyor.

Araştırmalar ne diyor?

Dilara Deniz Avşar’ın, “Havuz Suyunda Klorlama Sonucu Oluşan Dezenfeksiyon Yan Ürünlerinin İzlenmesi ve Halk Sağlığına Etkilerinin Araştırılması” adlı yüksek lisans tezi de, kanser riskinde artış, astım ve endokrin sistemde bozulmayı da içeren birçok tehlikenin, havuzlardaki kimyasal kirlilikle ilintili olduğunu ortaya koyuyor.

Son olarak Tıbbi Farmakoloji uzmanı Prof. Dr. Coşkun Usta’nın uyarısı da bu yönde: “Suda oluşan mantar, bakteri ve virüsler ölsün diye havuzları dezenfekte ediyoruz, ama aslında havuzları zehirliyoruz. Bu arada bu kimyasallar kulağımızdan, gözümüzden, ağzımızdan vücudumuza giriyor. Vücut sıvıları, dışkı ve idrar ile bu kimyasallar birleşince reaksiyonlar ortaya çıkıyor. Özellikle klorda. Kanserojen maddeler ortaya çıkıyor. Bu suya girilir mi? Evet giriyoruz.”

Haberin Devamı

Enfeksiyon uzmanları uyarıyor

Bahsedilen kimyasal maddelerin en tehlikelisi trihalometanlar. Bu kimyasala ek olarak haloasetik asitler(HAA) de havuzlarda yaygın bir kirlilik faktörü olarak öne çıkıyor. Deri,  yutma, solunum yolu maruziyetleri ile yüksek toksisite endişesi yaratan HAA’ların, hücreler üzerinde genotoksik ve mutajenik etkiler oluşturabileceği endişesi hâkim. Tabii tüm bunlara, havuz kaynaklı enfeksiyon ve deri hastalıklarını da ekleyebiliriz. Zaten hemen her yaz, enfeksiyon uzmanları hastalık olasılıklarına karşı uyarılar yapıyor.

Klor şoklamasıyla kimyasal yük

Havuzların viral ve bakteriyel hastalıklara karşı dezenfekte edilmesi şart. Ancak anlaşılan bu dezenfeksiyon işlemi de çok masum değil. Özellikle sıcak havalarda ve insan sayısının fazla olduğu havuzlarda, dezenfektanlarla organik kirleticilerin reaksiyonu artıyor. Bu artış, klor kokusu ve gözde tahriş, mayoda lekelenme gibi şikâyetlerin artmasına yol açıyor. Bu duruma çözüm, çoğunlukla ‘klor şoklaması’ denilen bir uygulamayla bulunuyor. Normal günlük klor dozunun birkaç kat daha fazlası havuzlara uygulanıyor. Tabii bu da sudaki kimyasal yükün artmasına neden oluyor. Eğer filtrasyon sistemi yetersizse bakterilerin oluşumu artan klor dozuna rağmen engellenemiyor.

Haberin Devamı

“Denetimde ciddi sıkıntılar var”

Yani gönül rahatlığıyla havuza girmek pek de mümkün değil! Bodrum’da 35 yıldır havuz inşa eden ve havuzlardaki sağlık risklerini anlatabilmek için bir internet sitesi kuran kimya mühendisi Said Güllüoğlu, bölgedeki havuzların yüzde 98’inin standartlara uygun olmadığı görüşünde. Bu oranın Türkiye için de geçerli olduğunu aktaran Güllüoğlu, şu bilgiyi veriyor: “TSE- TS 11899 ve TS EN 13451-1 standartlara uygun yapılan havuzların maliyetleri çok yüksek. Bu maliyetten kaçmak için de piyasa işi yapılıyor. Ben 35 yılda bin 500 havuz yaptım. Sadece 4-5’i standartlara uygundu. Sağlık Bakanlığı’nın belirlediği kriterler, ticari havuzlar için geçerli. Ama orada da denetimde ciddi sıkıntılar var. Anlaşılan laboratuvarlardan istenen sonuçlar alınabiliyor. Güvenli bir havuzda çok iyi bir filtre ve iyi bir dezenfeksiyon olması gerekir. Eğer bunlar yapılmıyorsa risk kaçınılmaz. Ben bu kadar işin içinde olmama rağmen, oğlumu yüzme öğrenmesi için havuza gönderiyorum. İki kez orta kulak iltihabıyla antibiyotik başladık. Artık havuzlar hayatın içinde, kaçamıyorsunuz.”

Havuz keyfiniz kaçabilir

Araştırma sonuçları

Yüzme havuzlarındaki su kalitesinin tespitine yönelik

Türkiye’de yapılan bir araştırmada elde edilen verilere göre;

53 (yüzde 66) havuzda serbest klorun 2-6 ppm arasında olmadığı,

58 (yüzde 72.5) yüzme havuzunda suyla ilgili bakteriyolojik analizlerin yapılmadığı,

64’ünde (yüzde 80) pH seviyesinin sağlık için sakıncalı olduğu,

57’sinde (yüzde 71) alkalik değerinin 80-100 ppm arasında olmadığı,

53 (yüzde 66) havuzda su ısısının kullanıcıya göre (26-32şC) ayarlanamadığı,

72 (yüzde 90) havuzda ise havuz suyunun açık ve berrak bir şekilde olmadığı tespit edilmiş

Yüzme havuzu suyunda kullanılan kimyasallar:

Kalsiyum hipoklorit (Granül klor)

Sodyum hipoklorit (Sıvı klor)

Sülfirik asit (pH düşürücü)

Didesil dimetilamonyum klorür (Yosun önleyici)

Polidadmac (Sürekli temizleyici)

Klor yerine ozon çözüm mü?

Havuzdaki klorun kimyasal reaksiyon sonucu hastalıklara neden olma riskine karşı, ozonla dezenfeksiyon alternatifi gündeme getirilse de özellikle Türkiye’deki hava sıcaklığı ortalamasına bağlı, açık havuzlarda bakteri oluşumunda ozonun yetersiz kalabileceği belirtiliyor. Said Güllüoğlu, “Ozon sistemi Avrupa’da çok yaygın. Orada klor düzeyi de çok düşük. Ama Avrupa’nın sıcaklık ortalaması bize göre en az 10 derece daha düşük. Sıcak havada ozon çok yetersiz kalıyor ve bakteri üremesi önlenemiyor. Ancak kapalı sistem havuzlarda kullanılabilir” diyor.