Reçete açık: Daha çok ağaç daha çok yeşil

28 Eylül 2025

Kuş sesi yerine inşaat uğultusu, yaprak hışırtısı yerine egzoz kokusu sarıyor şehirleri. Oysa bilim, doğanın sadece ruhu değil, bedeni de iyileştirdiğini gösteriyor.

Maalesef birçoğumuz hayatlarımızı beton yığını içinde idame ettiriyoruz. Beton evlere sıkışmış bir ömür, alınan nefes bile alışkanlıktan ibaret. Gözümüzü açtığımızda gördüğümüz ilk şey duvar, pencere, ekran. Çocuklar toprağa değil, asfalta basıyor. Kuş sesi yerine inşaat uğultusu, yaprak hışırtısı yerine egzoz kokusu sarıyor şehirleri.

Modern hayatın konforu dediğimiz şey, aslında doğadan uzaklaştıkça arttığını sandığımız bir yanılsama. Farkında olmadan, soluduğumuz hava ağırlaşıyor, damarlarımızda dolaşan iltihap yükseliyor. Bilim bugün çok net söylüyor: Doğadan uzaklaşmak, sadece manzarayı kaybetmek değil, sağlığı da riske atmak demek. Betonun hâkimiyetindeki şehirler, sadece kuşların rotasını değil, damarlarımızdaki iltihabı bile değiştirdi. Ama şimdi bilim, doğanın sadece ruhu değil, bedeni de iyileştirdiğini söylüyor. Üstelik reçeteyle veriye dayalı, istatistiksel olarak

Yazının Devamı

Yeşillikler otoparktan

21 Eylül 2025

Topraksız ve dikey tarımın yaygınlaştırılması tarımsal hedefler listesinin en üst basamağında. Peki, bu ne kadar mümkün? Kentlerde teknolojik bostanlarımız olabilir mi?

Toprak yoruldu. Mevsimler şaştı. Yağmurun ne zaman yağacağını kestirmek zor, donun ne zaman bastıracağı daha da belirsiz. İklim değişikliği, tarımı en kırılgan noktasından vuruyor. Geleneksel tarımın sırtlandığı yük, artık sadece iklimle değil, tükenen toprakla, yaşlanan çiftçiyle, terk edilen köyle de ağırlaşıyor. Türkiye’de çiftçi sayısı azalıyor, tarla başında genç kalmıyor. Çünkü geleneksel çiftçilik emek yoğun, yatırım riskli, getirisi belirsiz. Oysa değişen dünyayla birlikte tarım da değişmek zorunda. Ve bu değişimin adı artık: Tarım 4.0.

Tarım 4.0’ın en dikkat çekici unsurlarından biri de topraksız tarım ve kentsel mekânlarda ürün yetiştirmeye imkân sağlayan dikey tarım. Geçen hafta açıklanan Orta Vadeli Program’da da tarımsal hedefler listesinin en üst basamağında; “topraksız tarım ve dikey tarım uygulamalarının

Yazının Devamı

Tarım zehrine acil reçete

14 Eylül 2025

Tarımın başkenti dediğimiz 10 kentimizde, pestisit kullanım miktarı dünya ortalamasının çok üzerinde. Domatesten bibere, elmadan üzüme ve turunçgillere kadar birçok ürün en yoğun tarım zehri kullanılan bölgelerden geliyor...

Biber, domates ve armut… Eylül ayında, 10 günde pestisit kalıntısı nedeniyle Avrupa sınırlarından geri çevrilen 3 tarım ürünümüz. Biberde saptanan tarım zehri oranı, tolere edilebilir limiti maalesef 150 kat aşmış. Bu durum, soframıza gelen sebze ve meyveler için endişe verici bir tablo ve tarım kimyasallarının bilinçsiz kullanımının sonucu. Gıdamızı üretenler, tarım ilacı diye algıladıkları pestisitlerin sağlık açısından ne gibi sonuçlara neden olacağından bihaber! Tarladaki verim kaybı endişesi, öteden beri sağlık riskine galebe çalıyor. Hâliyle tarım kimyasallarının kullanımı da her geçen yıl artış gösteriyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin gerçekleştirdiği bir analize göre, ülkemizde ‘tarımın başkenti’ olarak andığımız 10 kentte, pestisit kullanım

Yazının Devamı

Döngüyü bozan aşırı avlanma

7 Eylül 2025

Hamsi bu yıl bol olacak ama hava koşullarına bağlı. Küresel ısınma burada da çıkıyor karşımıza. Deniz suyu ısınınca oksijen seviyesi düşüyor. Bazı türler derinlere kaçıyor bazıları kıyıya yaklaşıyor. Aşırı avlanma da döngüyü bozuyor. Peki, ne yapsak da balığımızı korusak?

Balıkçılar için heyecanlı bekleyiş sona erdi ve balık av sezonu açıldı. İlk gelen bilgi, bu yıl hamsi ve istavritte bolluk yaşanacağı yönünde ama son veriler, özellikle Karadeniz’in simgesi hamsi için alarm çanlarının daha da yüksekten çaldığını gösteriyor. Palamut ve istavrit gibi diğer türlerin stoklarında da benzer dalgalanmalar var. Ancak mesele sadece bir balık türü değil mesele denizin dengesi!

FAO verilerine göre, dünya genelindeki deniz balık stoklarının yüzde 34.2’si artık sürdürülebilir sınırların üzerinde avlanıyor. Karadeniz’in Türkiye tarafı da bu tablonun dışında değil. Özellikle hamsi ve istavritte yüksek balıkçılık ölüm oranları dikkati çekiyor. Hamsi için bu oran

Yazının Devamı

Akdeniz sıcak noktasıysa, Türkiye merkez üssü

31 Ağustos 2025

Son veriler, Akdeniz’in ve onun en kırılgan halkalarından biri olan Türkiye’nin yazları; yalnızca daha sıcak değil daha susuz yaşadığını gösteriyor. İklim krizinin yarattığı kırılganlık, yalnızca geleceği değil bugünü de tehdit ediyor.

Bir zamanlar gece esintisiyle serinleyen şehirler, şimdilerde sabaha kadar ısınmış betonun buharında boğuluyor. Birçok kentte barajlar kurudu. Birçok kette yaşam ancak, zorunlu su kesintileriyle sürebiliyor. Su fakirliği kapıya dayanmış durumda.

İklim krizi, artık yalnızca bilimsel bir kavram değil! Musluktaki kesinti, tarladaki çatlak, uykusuz gecelerdeki ter damlası bu krizin yansıması. Son veriler, Akdeniz’in ve onun en kırılgan halkalarından biri olan Türkiye’nin yazları yalnızca daha sıcak değil daha susuz yaşadığını gösteriyor. Geride bıraktığımız temmuz ayında, metrekareye düşen ortalama yağış miktarında yüzde 50’ye yakın azalma yaşandı. İklim krizinin yarattığı kırılganlık, yalnızca geleceği değil, bugünü de tehdit ediyor.

Yaz sadece uzamıyor, ağırlaşıyor

Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nden Doç. Dr. Doğukan Doğu

Yazının Devamı

Geri dönüştürülmüş plastikler sağlığımız için tehdit mi?

24 Ağustos 2025

Geri dönüştürülmüş plastiklerin gıda ambalajlarında kullanımı konusunda Plastiksiz Türkiye Platformu ciddi risklere dikkat çekiyor.

PET şişelerle ambalajlanan suları tükettiğimizde, her 1 litre suda yüzlerce mikroplastik parçacığını da yuttuğumuzu artık biliyoruz. Bilimsel çalışmalar, plastik ambalajlı içeceklerdeki mikroplastik sayıları hakkında farklı sayısal sonuçlar vermiş olsa da ciddi oranda plastiğin gıda yoluyla metabolizmamıza sirayet ettiği aşikâr. 

Artık bilim insanları, plastik parçacıkların yalnızca okyanuslarda değil, kanımızda, beynimizde ve dokularımızda biriktiğini gösteriyor. Üstelik bu parçacıklar, plastiklerin içinde bulunan binlerce kimyasalın taşıyıcısı. Bunların çoğu zehirli bileşikler. Bazıları hormon sistemini, bağışıklığı ve sinir sistemini hedef alıyor. Kimileri ise hâlâ tanımlanamadı bile… Ve şimdi, plastiklerle ilgili bir başka risk söz konusu: Geri dönüştürülmüş plastiklerin gıda ambalajlarında kullanımı… 

Tarım ve Orman Bakanlığı, gıda ile temas eden geri

Yazının Devamı

Kahvede pestisit tehlikesi var mı?

17 Ağustos 2025

Birçok kişinin aklına gelmese de kahve, pestisit açısından risksiz bir içecek değil. Hatta bir süre önce, AB Gıda Alarm Sistemi’ne kahveyle ilgili bir uyarı bile yansıdı. Uyarı, Kenya’dan Hollanda’ya gönderilen kahve çekirdeklerine ilişkindi

Ana arterlerde nerede bir dükkân boşalsa “Yeni bir kahveci daha açılıyor” diye düşünmeden edemiyor insan. Neredeyse her iki günde bir şube açan kahve zinciri var. Bir zamanlar çay bahçelerinde çay içerek sosyalleşen nesil, yerini yeni nesil kahvecilerde buluşan, ‘kahve kuşağı’na bıraktı. 

Hâliyle bu yönelim, kahve tüketimini de iyiden iyiye artırdı. Bugün artık birçok genç, âdeta su gibi kahve tüketiyor. İnternetteki birçok kaynakta da kahve, sağlıkla birlikte anılıyor. Hatta faydalarından ötürü, ‘mucize içecek’ diye tanımlayan doktorlar dahi var! Peki, gerçekten öyle mi? Kahve anlatıldığı kadar masum bir içecek mi? 

Öncelikle kafein içerdiği için kahvenin fazla

Yazının Devamı

“Göller ağır hasta”

10 Ağustos 2025

Yok oluşun ne demek olduğunu anlamak isterseniz, kuruyan göllere bakın; bir de o yörenin eski fotoğraflarına! Göreceksiniz ki orada artık yeşile çalan bir mavilik, ağaçlar, nilüferler yok; rengârenk balıkçı kayıkları artık çürümüş bir ahşap iskeletten ibaret.

Haritalarda eskiden mavi renkle gösterilen nice göl, artık sadece kurumuş bir çanak. Eskisi gibi balıkçılar ağ atmıyor, kuşlar konaklamıyor. Kimi yerde keçiler, koyunlar otluyor kimi yerde gençler yürüyüş yapıyor. Bir zamanlar suyla dolu olan çanaklar, bugün yok oluşun derin izlerini taşıyor.

30 yıllık uydu gözlemleriyle yapılan bir çalışmaya göre, dünya genelinde en büyük bin 972 göl, suyunun yarısını kaybetti. Türkiye’deki kayıp ise çok daha vahim. Son 30 yılda göl alanlarımız yüzde 54 küçüldü. Bu yalnızca bir yüzey kaybı değil. Aynı zamanda yaşam alanlarının, biyoçeşitliliğin, geçim kaynaklarının, kuş göç yollarının ve ekosistemlerin de kaybı anlamına geliyor.


Türkiye’

Yazının Devamı