Marmara Denizi Restorasyon Yol Haritası başlıklı rapor atık suların sadece yüzde 4.9’unun ileri ve biyolojik arıtma işleminden geçtikten sonra Marmara’ya deşarj edildiğini gösteriyor
Marmara Denizi adım adım yok oluşa doğru sürükleniyor. Kirli su deşarjı nedeniyle oksijenini yitiren Marmara’da, müsilaj hâlâ etkisini sürdürüyor. Son olarak dünya serbest dalış rekortmeni Şahika Ercümen’in Erdek’te yaptığı dalış, müsilajın Marmara’nın derinlerinde yaşamın üzerini âdeta bir kefen gibi örttüğünü gösterdi. Müsilajın dibe çöküşü, deniz ekosistemi için daha büyük bir felaket anlamına geliyor. Çünkü dibe çöken müsilaj, deniz tabanında oksijen üreten canlı yaşamını sona erdiriyor. Derinlerde büyük bir çevre felaketi yaşanıyor, ancak biz Marmara’nın çığlığını, ancak müsilaj görünür olduğunda duyabiliyoruz. Gerçi duysak da Marmara’yı kirletmeye devam ettiğimiz aşikâr.
İşte, Marmara Denizi Restorasyon Yol Haritası başlıklı rapor ortada!
Bu çalışmaya göre, atık suların sadece yüzde 4.9’u ileri ve biyolojik arıtma işleminden geçtikten sonra Marmara’ya deşarj ediliyor. Oysaki 2021 yılında yaşanan müsilaj krizinden sonra hazırlanan Eylem Planı’nda, bölgedeki atık su arıtma tesislerinin tamamının ileri biyolojik arıtma tesisine dönüştürülmesi hedeflenmişti. Ancak o günden bu yana Marmara’ya kirli atık su akmaya devam etti. Ve diğer yandan plansız kentleşme ile kıyı ekosistemlerinin tahribatı da sürdü. Zira çalışmaya göre, son 20 yılda Marmara havzasındaki kaliteli orman örtüsü, yüzde 15.75’ten (12 bin kilometrekare) yüzde 6.5’e (4 bin 950 kilometrekare) düştü. Su döngüsünü bozan şehirleşme de aynı dönemde hızla arttı. Bölge genelinde kentsel alanların oranı yüzde 27.7’den, yüzde 38.4’e yükseldi. Aslında bu veriler, Marmara’yı bizim boğduğumuzu net bir şekilde ortaya koyuyor.
Peki, ne yapmalı?
Marmara’yı kurtarmak mümkün mü? National Geographic Society’nin desteğiyle deniz biyologları, mühendisler ve şehir plancılarının ortaklaşa hazırladığı çalışma, aslında çok da zor olmayan bir adımla Marmara’ya yeniden oksijen sağlanabileceğine işaret ediyor. Projenin saha araştırmaları ve haritalama çalışmaları hidrolog ve şehir plancısı Sera Tolgay tarafından yürütüldü. Çalışmaya göre, 2030 yılına kadar Marmara Denizi havzasının yüzde 30’u koruma altına alınırsa ekosistemlerin onarımı ve oksijen seviyelerinin yeniden iyileştirilmesi hedeflerine ulaşılabilir.
Öneriler neler?