Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

10 Aralık, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin, 71. yıldönümüydü. Takvimler, 9 Aralık’tan 10 Aralık’a geçtiği gece yarısı, bu bildirinin yayınlanmış olmasını, her yıldönümünün aynı coşkuyla bütün Avrupa ülkelerinde, uzun uzun konuşmalarla anılması, kutlanması gerektiğini gösteren bir olaya tanık oldu.

T.C. Milli Savunma Bakanlığı, Yunanistan’ın hukuka aykırı şekilde silahlandırdığı adalardaki faaliyetlerini izleme programı çerçevesinde, Marmaris’in Bozburun mevkii açıklarında bir Yunan sahil muhafaza botunun garip faaliyetler içinde olduğunu gözledi. Yunan askerleri, denize bir şişme bot atmış, hava basarak yüzer hale getirmeye çalışıyorlardı. Az sonra tekneden yarı şişmiş bota, daha sonra sayılarının 37 olduğu belirlenen kişiler bindirilmeye başlandı. Yunan Sahil Muhafaza teknesi şişme botu Bozburun’a, Türk karasularına itti ve kaçmaya başladı.

Haberin Devamı

Ege Adaları’nın Lozan’dan sonra nihai statüsü belirleninceye kadar Yunanistan’a verilmesini ulusal çıkarlarımıza aykırı bulabilirsiniz. Ama bölgeyi bilenler için, Datça ile Bozburun arasındaki Simi, Bodrum’la Datça arasındaki Kos adalarının neden emaneten de olsa Yunanistan’a bırakıldığını anlamak imkansızdır. Her iki ada da Türkiye sahillerine 130 kilometre mesafede ve Türkiye’ye ait koyların içindedir. Böyle bir yerde Yunan askerlerinin oynadığı bu “mülteci itme” oyunu gerçekten de cesaret ister. Ama arkasında AB’nin Frontex isimli sınır koruma kurumunun desteği olunca, bu kurumda İade ve Operasyonlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Lars Gerdes bulunursa, Yunanistan’ın bitinin kanlanmaması için başka bir sebep gerekmez.

Böyle fiyakalı ismi olmasına rağmen, Frontex’in gerçek görevi “itme” işlerine meşruluk kazandırmaktır. Nitekim bu kişi, geçen hafta Atina ve Lefkoşe’ye giderek, Yunan ve Rum yetkililere ihtiyaçlarını sordu, Avrupa ülkelerinde bazı insan hakları savunucularının açtıkları davaların sebep olduğu kaygıları gidermeye çalıştı.

Avrupa ve insan hakları... İnsanların onur ve haysiyetlerine uygun gördükleri bir yerde yaşam hakkını güya garantiye alan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Çin, Lübnan, Avustralya ve Şili’nin yanı sıra çok sayıda Avrupalı aydın tarafından kaleme alınmıştı. Avrupa, bildirinin yazıldığı Şubat 1947’de, Nazi mezaliminden yeni kurtulmuştu. Bildiriyi kaleme alanlar, Nazi işgalinden kaçan Almanların, Fransızların, Belçikalıların sığındığı İngiltere’nin sağladığı bu imkânın, bütün insanlığa tanınmasını istiyorlardı.

Haberin Devamı

Aradan 71 yıl geçti. Şimdi o Avrupalıların torunları Yunanistan, İtalya ve İspanya üzerinden ülkelerine kimsenin gelmemesi için en gelişmiş elektronik cihazlarla engeller oluşturuyor, yine de sınırlarından girebilen olursa onları da Yunanistan üzerinden Türkiye’ye ve Libya’ya doğru itiyor.

Ve bu Avrupalılar kendilerini dünyaya insan hakları, insan onuru, hukuk-özgürlük dersi vermekle mükellef olduklarına inanıyorlar. Hukuk kitapları yazarak, İnsan Hakları Mahkemesi kurarak uygar olunabileceğini sanan Avrupalılar! Büyükbabalarının kaleme aldığı bildirgenin binde birini içselleştirebilmiş olsalardı, 37 Faslı İnsan Hakları Günü sabaha karşı Türk askerleri tarafından denizden kurtarılmak zorunda kalmayacaktı.