Hakkı Öcal

Hakkı Öcal

hakki.ocal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

6 Ekim 1973, Ramazan’ın 10’u, Musevilerin Yom Kippur (yevm el-gufran, arınma günü) dedikleri, 25 saat yemeyip-içmeyip, hatta yıkanmayıp bir tür ibadetle Yaradan’dan af diledikleri) güne denk geliyordu. Mısır ve Suriye, daha doğrusu ikisinin hem askeri hem sivil liderleri Enver Sedat ile Hafız Esat, arkalarına 13 ülkenin desteğini alarak, 1967 Savaşı’nda İsrail’e kaptırdıkları Sina ve Golan Tepelerini geri almak (ve tabii İsrail’e iyi bir ceza vermek) üzere saldırıya geçti.

Saldırıyı izleyen günlerde İsrail’in bakanlar kurulu ve diğer dairelerinin belge ve tutanaklarındaki gizlilik üç hafta önce kaldırıldı; uluslararası uzmanlar ve İsrailli tarihçiler de bu belgeler üzerindeki ilk tahlillerini yayınlamaya başladı. Meğer İsrail, Suriye-Mısır iş birliği görüşmelerini sanki Tel Aviv’de bir meydanda yapılıyormuşçasına gün be gün, bırakın günü haftayı, saat be saat izliyormuş. Ama yine de Başbakan Golda Meir çok hayrete düşmüş. 1967 Savaşı’ndaki beceriksizliklerinden sonra Arap liderlerin tekrar saldıracaklarını, kaybettikleri toprakları tekrar kazanmak isteyeceklerini biliyormuş ama “Arapların tekrar ortak hareket edebileceklerine” inanmıyormuş. İsrail’in kuzey ve güney kuvvetlerinin komutanları ile savunma bakanı Moşe Dayan da “Bunlar artık asla birlikte hareket edemezler!” diyormuş.

Haberin Devamı

Mısır cephesindeki hazırlığı veya inanılmaz curcunayı yaşamış bir muhabir ve aradan geçen 50 yılda iş birliği şuuru açısından alınan mesafenin tanığı bir gazeteci olarak, derin üzüntüye kapılmamak imkânsız. Özel olarak Araplar arasında, genel olarak Müslümanlar arasındaki birlik ve dayanışmanın temel ilkeleri o zaman ne idi, bugün nedir? ABD İsrail’e, Sovyetler Birliği de Mısır ile Suriye’ye verdiği silahlarla 50 yıl önce vekalet savaşı fikrinin temelini attı, ilk uygulamasını yaptı.

O günden bu yana ne değişti? Örnek: Arap Birliği, 12 yıl önce kendi insanını, kendi kentlerini, kendi askerini, kendisine sadık bir avuç hava subayının kaldırdığı uçaklarla bombalayarak “babasından devraldığı” diktatörlüğünü koruyan Beşar Esat’ı neden tekrar Birlik’e kabul etti?

Haberin Devamı

“Araplar ve Müslümanlar İsrail’e karşı daha iyi örgütlensinler!” demiyorum. Tersine, Araplar ve Müslümanlar, 50 veya 56 yıl önce de İsrail’le savaşı cephede değil, diplomatları, iş adamları, tüccarları ve bilim insanları aracılığıyla başkentlerinde, konferans salonlarında, toplantı masalarında kazanabilirlerdi demek istiyorum. Bu iki savaşın ceremesini, maalesef bugün masum Filistin halkı çekiyor.

Merhum Menderes İsrail’i kurulduğu hafta tanımayarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan gereğinde azarlayarak ama daima siyasi, ticari, diplomatik iletişim kanallarını açık tutarak, İsrail’i muhatap alarak, barışçı müzakere yollarını açık tutmanın tutarlı tek görüş olduğunu bize öğreten liderlerdir.

50 yıl önce Musevilerin Yom Kippur’unu, Müslümanların Ramazan’ını berbat eden savaşı Mısır cephesinden izlemeye giden muhabirler, birkaç saat sonra kendilerini Tel Aviv havaalanında ülkelerine giden uçaklarda bulmuştu. Sina’yı kurtarmak isteyen Mısır Kahire’yi, Golan’ı kurtarmak isteyen Suriye ise Şam’ı vermek üzereydi.

Haberin Devamı

Haydi gelin; bu 50. yıldönümünde İsrail’i bir kere daha şaşırtalım: Bu kez barış ve iş birliği için bir araya gelelim ve normalleşmeyi normal hale getirelim.