Pazar gecesi, o müthiş derbi sonrasında bir Fenerli dostun evine baskın yaptım. Sırtlarında sarı lacivert formalarıyla bir dolu Fenerbahçeli...
Suratlar bir karış!
Aralarında bir tek Galatasaraylı benim. Pek fazla belli etmek istemeseler de, Ali Sami Yen’den çıkıp aralarına katılmamdan dolayı memnun oldukları pek söylenemezdi.
Evet, hepsi çok üzgündü.
Kederli halleri benim de içime dokunmadı değil. Anlaşılan, ayakları nihayet yere değmişti.
Oysa, derbi öncesi kendilerinden ne kadar da emindiler. Tıpkı Fener kalecisi Volkan’ın siyahlar içinde bir Ortaçağ şövalyesi gibi sahaya dimdik çıkarkenki havasına benzer edalarıyla beni günlerce bunaltmışlardı.
Maçı alacaklardı, nokta.
Konuşturmuyorlardı beni.
Bizi gole doyuracaklardı vs...
Baktım, süngüleri düşmüş...
Bir ikisi el şakasıyla karışık beni sindirmeye çalıştıysa da, Allah için başlangıçta bana nazik davrandıklarını söyleyebilirim.
Kendimi onların yerine koydum, “Allah yazdıysa bozsun!” dedim kendi kendime.
Aynı temenniyi birkaç yıl önce, -hani o tam 16 dakika uzatılan maçta- Fenerbahçe’nin Denizlispor tarafından saf dışı edilip Galatasaray’ın şampiyon olduğu maçtan sonra da yapmıştım.
Gece devam ederken, beni üzen bir şey oldu.
Şöyle dedi biri:
“Bizi nasıl Denizlispor şampiyonluktan ettiyse, haftaya pazar günü Sivasspor da aynı şeyi size yapacak.”
Ona hiç yakıştıramadım bu sözü.
Daha pazar akşamına kadar burnundan kıl aldırmayan, kendinden emin, Ali Sami Yen’de bizi nasıl evire çevire yeneceklerini ballandıra ballandıra anlatan Fenerli dost şimdi umudunu Sivasspor’a bağlayabiliyordu.
Olmadı, hiç şık değildi.
Ama sustum, yüzüne vurmak istemedim, garibim yeterince üzülmüştü çünkü...
Kendini koyduğu sanal zirveden Ali Sami Yen’de öylesine paldır küldür aşağı yuvarlanmıştı ki, artık bunun üzerinde biraz daha zıplamak bir Galatasaraylıya yakışmaz diye düşündüm. Anlayışla davrandım kendisine.
Bu arada Selahattin Duman’dan hâlâ ses seda yoktu. Halbuki böylesi maçlardan sonra ondan gelen mesaj taslaklarına o kadar alışmış, o kadar tembelleşmiştim ki. Ama Selo, daha bir tane bile göndermemişti.
Bazı Fenerli dostlar da meraklanmış, telefon üstüne telefon ediyorlar, nerede kaldı bu mesajlar diye beni bezdiriyorlardı. Sanki çektikleri işkencenin bir an önce bitmesini isteyen bir halleri vardı.
Dayanamadım, telefon ettim Selo’ya:
“Nerede kaldı mesajlar?”
“Bu defa bir şey yapmayalım. Çok sarsıldılar, garipleştiler. Çok acılı bir halleri var.”
Hayret, Fenerli dostlara bu kez dokunmak istemiyordu Selo.
Şöyle devam etti:
“Az önce doktor çağırdım ikisi için. Serum bağladık Zafer’le Mudo’ya. İçeride sırt üstü yatıyorlar, yan yana. Bakışları da sabit, tavana doğru...”
“Benden de geçmiş olsun de.”
“Bu arada daha çabuk kendilerine gelsinler diye bir CD koydum. Serum alırken, bir yandan da ‘Üzgünüm Leyla’yı dinliyorlar.”
Aferin Selo’ya dedim içimden.
Çok iyi bilir bu işleri...
Fenerli dostlar, Selahattin Duman’la sohbetim sırasında anlaşılan benim salondaki varlığımı unuttular ki, kendi aralarında dertleşmeye başladılar.
Müthiş ilginçti.
Bir Galatasaraylı olarak bana söyleyemeyecekleri ne varsa ortalığa açılıp saçılmıştı. Mutluluk içinde dinliyor, kafamın arkasındaki teybe de hepsini kaydediyordum.
Fenerbahçe’nin ‘takım ruhu’ndan yoksun olduğunu, bu açıdan bizim kat ettiğimiz mesafenin önemini anlatıyorlardı. Fener’in sahada bizim gençler tarafından nasıl kilitlendiğini, top oynayacak yerlerinin kalmadığını içlerini çeke çeke kendi aralarında konuşuyorlardı.
Ama bir anda kıyamet koptu.
Ağzım kulaklarımda onları dinlediğimi fark edince, hepsi birden üstüme çullandı.
Ellerinden zor kurtuldum.
Bu kabalığa karşı yazıma şöyle bir başlık atmayı düşündüm önce:
“Pal sokağının çocukları yine yendi!”
Vazgeçtim, ikinci bir başlık denedim:
“Milli takım, Brezilya’yı yendi!”
Bu da çok radikaldi.
Fenerli dostlar;
Üzülmeyin, futbol bu.
Biz daha iyiyiz ve sizi yendik ya...
Özay Şendir
Şehidini bırakmayan ordu...
7 Temmuz 2025
Tunca Bengin
Ateşkes diyeceğine katile dur de...
7 Temmuz 2025
Cem Kılıç
Unutulan aylık 5 yıla kadar alınabiliyor
7 Temmuz 2025
Didem Özel Tümer
Hızlı hafta, kritik temmuz, sıcak yaz
7 Temmuz 2025
Abdullah Karakuş
Vatikan mesajları ve Papa’nın Türkiye ziyareti
7 Temmuz 2025