TUFAN Türenç, geçtiğimiz pazartesi günü
"Devekuşu politikası ile Avrupalı olunmaz" başlıklı yazısında,
"Yok Avrupa bizi bölecekmiş, yok bizi güçsüz hale getirip, eli, kolu bağlı olarak teslim almak istiyormuş... Bunların hiçbirinin anlamı yok. Adamlar bizi kırmızı mumla davet etmediler. Biz girmeye talip olduk" demiş ve şu tavsiyede bulunmuş:
"Son zamanlarda Mesut Yılmaz doğruları söylüyor. Bütün liderlerin politik kaygıları bir yana bırakıp Yılmaz'ın yanında yer alması gerekir."* * *
BU tavsiyeye uyup uymamak, parti liderlerinin işi, ona biz karışamayız, ama bugün bunları söyleyen, Avrupalı olmanın koşullarını sıralayan, Kopenhag kriterlerini dilinden düşürmeyen Mesut Yılmaz acaba dün ne diyordu?
Bunu merak etmiyor musunuz?
* * *
YIL 1994, Aralık ayının on ikinci günü, DYP - CHP hükümetinin getirdiği bütçe Meclis'te tartışılıyor, ANAP'ın görüşünü Genel Başkan Mesut Yılmaz açıklıyor...
Düşünce özgürlüğü üzerine...
"(...) Biz diyoruz ki, Türkiye'nin bugün içinde bulunduğu şartlarda düşünce hürriyetinin sınırı, Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içinde olmalıdır."Bölücülük üzerine:
"İçinizden bir taneniz bile kalkıp, Türkiye için bölücülüğün, bugün bir tehdit olmadığını söyleyebilir misiniz? Türkiye'nin ciddi bir tehlike ile karşı karşıya bulunmadığını söyleyebilir misiniz?"* * *
YA Batılılar ve bizimkiler?
"Siz kendi siyasi hesaplarınızla ülkenin menfaatlerini birbirine karıştırdınız ve bir de Batı'ya şirin gözükme sevdasına kapıldınız. Bakın bu sevdadan vazgeçin! Yani siz Batı'nın, aman Türkiye bölünmesin, diye bir derdinin olduğunu mu zannediyorsunuz?Batının gözünde saygınlık kazanmanın yolu, kendi değerlerimize sahip çıkabilmekten, o değerleri kendi başımıza koruyabilmekten geçer."
* * *
YA Batı'nın hürriyet, özgürlük anlayışı?
"Ben size, burada, bugün bizi kınayan Batılı ülkelerin, kendi bütünlükleri söz konusu olduğu zaman, hürriyetlere getirdikleri kısıtlamalara yüzlerce örnek verebilirim. Kaldı ki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10'cu maddesi, ülke bütünlüğü söz konusu olduğu zaman, düşünce hürriyetinin sınırlanabileceğini kabul ediyor. Bizim imzaladığımız AGİK Antlaşması'na göre bizim bir tek taahhüdümüz vardır, o da insanların kendi kültürlerini geliştirmelerine imkan sağlamaktır; taahhüdümüz bununla sınırlıdır; ama, siz dışarının baskısıyla, millete, demokrasiyle, ülke bütünlüğünü sanki birbirinin alternatifiymiş gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Allah'tan ki milletimiz sağlamdır, milletimiz, ne Batı'nın karşısında, ne de terörün karşısında sinmek istiyor."* * *
PEKİ, meşhur 141 ve 142. maddeler niçin kaldırıldı?
Yıllar yılı, solcuları mahkum eden, hapislerde süründüren bu maddeleri Turgut Özal demokrasi uğruna mı kaldırttı?
Mesut Yılmaz
"Yooo!" diyor:
"Komünizm çöktüğü ve artık devlet için, tehdit olmaktan çıktığı için 141 ve 142'yi kaldırdık."* * *
EĞER,
Mesut Yılmaz'ın 1994'te söyledikleriyle bugün fark yoksa ya da 2000'de söyledikleri 1994'teki düşüncelerine uygun düşüyorsa, mesele yok!
Yok, fark varsa, hangisine inanılacak?
Sorun bu!
Dün öyle, bugün böyle, yarın acaba ne?
Yazara E-Posta: h.pulur@milliyet.com.tr