Yavuz DONAT
ZİYARETÇİ dedi ki
"Sayın Cumhurbaşkanım, hiç kırk üyeli hükümet olur mu?.. Hangi demokraside kırk Bakan var?"
Cumhurbaşkanı:
- Kırk üye... Herkes beş dakika konuşsa, üç saat yirmi dakika eder.
Ziyaretçi:
- Efendim şimdiki hükümette kırk Bakan var. (Doğrusu, Başbakan dahil otuzsekiz.)
Cumhurbaşkanı:
- Kırk üyeli hükümette karar alabilmek de zor.
Ziyaretçi:
- Zaten pek çok Bakan, kabine toplantısına katılmıyor.
Cumhurbaşkanı:
- Sovyetler Birliği dağılmadan önce, hükümetin sadece on iki üyesi vardı.
Ziyaretçi:
- Efendim sanki Amerika farklı mı? İngiltere farklı mı? Hangi ülkede kırk Bakan mevcut?
Cumhurbaşkanı:
- Kırk üyeli hükümeti işletmek kolay değil.
Ziyaretçi:
- Efendim on beş yeter... En fazla on beş Bakan.
* * *
ZİYARETÇİ, Halil Şıvgın.
Eski milletvekili.
Eski Bakan.
Şimdi
"başka bir şapkası" var:
Türk Dünyasında Demokrasiyi Geliştirme Vakfı Başkanı.
Şıvgın
"randevuyu" çok önceden istemişti.
Konu
"komşulardaki gelişmeler"di.
Ama randevu
"iç gelişmelerin tırmandığı" bir tarihe rastladı.
21 Mart, Cumartesi.
Saat 17.00.
Şıvgın söze şöyle başladı:
- Efendim size bir kitap getirdim.
Demirel
"ne kitabı" diye sordu.
Şıvgın:
- Buyrun.
Demirel:
- Bu sizin kitabınız.
Şıvgın:
- Evet efendim.
Demirel:
- Siz bana daha önce göndermiştiniz.
Şıvgın:
- 1997 sonbaharında göndermiştim.
Demirel:
- Evet, aldım.
Şıvgın:
- Şimdi yine sunmak istedim.
Şıvgın'ın, Demirel'e verdiği kitap, hangi kitap?
"Başkanlık Sistemi" adlı kitap.
* * *
GÖRÜŞMEDE
"üçüncü bir kişi" daha vardı.
Emekli bir orgeneral.
Eski bir
"kuvvet komutanı".
Ama o bize rica etti:
- Benden bahsetme.
Dönelim yine diyaloğa:
Şıvgın:
- Efendim, Başkanlık Sistemi'ni tartışmaya açın.
Demirel:
- Açtım...
"Demirel kendisine yer arıyor" dediler.
Şıvgın:
- Efendim, yine açın.
"Konuyu benim dışımda tartışın" diyerek açın.
Demirel:
- Benim bugün için... Kendim için bir talebim yok.
Şıvgın:
- Efendim ben sizin düşüncelerinizi biliyorum... Sizin projeniz Fransız sistemine yakın. Yani yarı başkanlık. Ben ise
"tam başkanlık" öneriyorum. Başkanı halk seçsin... Başkan da hükümeti kursun. Ama Meclis'ten kimseyi Bakan yapmasın...
* * *
SONRA
"komşular" konuşuldu.
"Türk dünyası" konuşuldu.
Ama görüşmenin sonunda Şıvgın
"malum konuyu" yine açtı:
- Efendim, Türkiye zaman kaybediyor... Keşke 1995'te hükümeti siz kursaydınız.
* * *
DÜN Şıvgın'a sorduk:
-
Son kriz konusuna hiç girildi mi?
Şıvgın
"dolaylı yanıt" verdi:
- Sayın Cumhurbaşkanı son derece rahat... Konusuna hakim... Duruma hakim.
Yazara EmailY.Donat@milliyet.com.tr