Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Aylardır güven sorunu yaşanıyor. Toplum, yurtdışındaki finansal yatırımcılar bu hükümetin programı götürmesine kaygılı bakıyorlar. Yurtiçindeki sermayeyi kediye kaptıran çoğu banka şimdi likidite riskinden ürküyor. Ne devlete, ne de başkasına borç vermek istemiyor, verse dahi yüksek faiz istiyor. İç borcun dönmesindeki sorun Demirbank olayından da kaynaklanıyor. Çünkü pırıl pırıl bir banka, aşırı bono yatırımının faiz riski nedeniyle ve Ankara’nın yanlışlarıyla batmıştı.
Yurttaşlar kendi paralarına değil, "güvenilen" devletlerin parasına yatırım yapıyor. Bir taraftan Hazine’nin borçlanması güçleşiyor, diğer taraftan da toplu bir intihar oluşuyor. Her döviz alan kendisini koruduğunu sanıyor, ama ekonominin tümünde kıyamete katkıda bulunarak o da batıyor. Bireysel olarak kazandığımızı sanırken, toplu olarak batıyoruz. Kur gidiyor, resesyon derinleşiyor, işsizlik artıyor. Oysa bizi yurttaş yapan, toplumsal sorumluluklarımız değil mi? Ya hükümetin performansını pazarlamaya yardımcı olacak (böylece güven sağlayacak) vitrin yenilemesine direnmesine ne demeli? Hala bekliyoruz.

Bilgi yerine, dedikodu alarak yazma alışkanlığından kurtulamamış köşe yazarlarının da artık şu "gaz" ve "Laila" muhabbetini bırakması gerekiyor. Çıtayı yükseltmeliyiz. Fischer’in ziyaretinde bilim adamı ekonomistlerin rahatlaması ayrı birşey, bir ziyaretle (hem de hemen ertesi gün) herşeyin güllük gülistanlık olmasını beklemek ayrı. Duygusal değil, gerçekçi olmalıyız. Para, bütçe ve döviz dengesi hedefleri (faizler hariç!) iyi gidiyor. Faizler ise güven sorunundan dolayı istenilen düzeye düşmüyor. Bu da reel sektörü büyük sıkıntıya sokuyor.

Fischer geçen hafta ekonomistlerle olan toplantısında döviz cinsinden borçlanmaya bakışımızı sordu. Ercan Kumcu’nun tepkisi malumdu. Negatif! Ancak biz geçen hafta gerçekleştirilen dövize endeksli borçlanmanın başarıyla sonuçlandığını görmemezlik etmedik: olumlu olacağını ifade ettik. Fischer’e aşağıdaki seçeneklerden üçüncüsünü hemen önerdik. Ancak bu sorudan anladık ki; Hazine vade kısaltmanın dışında alternatif borçlanma stratejileri de geliştiriyor. Fischer’e önerme fırsatı yakalayamadığım DIBS’ler (devlet iç borçlanma senedi) de vardı. Dört (iskontosuz) DIBS aynı anda ihale edilebilir. (Şu tek fiyatlı ihale sisteminden de kurtulmanın yolu bulunabilse) Ancak oranlar ve miktarlar açıklanmamalıdır:
4 6-ay vadeli: ilk ay sonunda gecelik faize endeksli gelir, geri kalan sürede ihaleyle aylık faiz geliri (FRN),
4 12-ay vadeli: dövize endeksli, ilk 3 ay yüzde 3 net, diğer 3 aylarda yüzde 2 net faizli,
4 12-ay vadeli: dövize endeksli, her 6 ay yüzde 3 net faizli, ancak "toplam gelir" TEFE’nin altında kaldığında minimum TEFE kadar gelir opsiyonu, ve
4 12-ay vadeli: ilk 6 ay dövize endeksli artı yüzde 6 faiz, sonraki her üç ay TL faiz (FRN),
Bunlardan birine talep yığılabilir. Zaten borçlanma gereği iyiden iyiye azalan ağustos ayı belirlenen bu DIBS’le kolayca aşılır. Böylece faizler hızla düşer ve borçlanma sorunu tümüyle ortadan kalkınca olağan yöntemlere dönülür.
Önceki gün açıklanan ödemeler dengesi rakamları kimseyi yanıltmamalı. Şu anda kazanılan dövizi kimse ülkeye getirmiyor. Önümüzdeki birkaç haftayı aşmadan olumlu gelişmeler kendini rakamlarda göstermeyecektir. Tabii önce çıtayı yükseltmemiz gerekiyor!