Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) kamuoyu yoklamalarında birinci parti çıkıyor. Tabii şimdilik. Çünkü seçimlere kadar köprülerin altından daha çok sular akacak. Gerçi yine de AKP’nin önemsenmesi gerekiyor. Kaldı ki, AKP de önemsenmek için "Türk Ekonomisinde Başlıca Sorunlar ve Kısa Vadeli Acil Çözüm Önerileri" başlıklı bir rapor hazırlamış. Genel Başkan Yardımcısı Ali Coşkun’un gözetiminde hazırlanan bu rapora öğretim üyeleri, işadamı ve bankacılar katkıda bulunmuşlar.
Rapor kısa bir bakışla başlıyor. Karamsar bir tablo çiziyor. "Acil Tedbirler" bölümü iki kısımdan oluşuyor; ilki güven bunalımının aşılması için gereken tedbirler (ki erken seçimden başka ciddi ve somut bir öneri de yok), diğeri de ekonomik durgunluktan kısa vadede çıkış yolları. Anlaşılan AKP’ye göre uzun vadeli tek çözüm yolu erken seçim!
AKP durgunluğu; işsizlik, pahalılık ve gelir dağılımındaki adaletsizlik olarak tanımlıyor. Oysa bunlar durgunluğun sonuçları. Durgunluğu aşmak için iç talebin ve üretimin canlanmasını, bazı fonların canlandırılması ve tasarruf tedbirlerini (!) öneriyor. İç borç sorununa değinilse de, somut bir çözüm önerilmiyor. Raporda KOBİ’lerin canlandırılması, bankaların AB standartlarına uyması, yahut da tasfiyesi ve sanayiinin girdilerinin dünya fiyatlarına çekilmesi de isteniyor.
İlginçtir, bakanlık sayısının azaltılması dahil birçok tasarruf kamu alanında açıkça isteniyor. Ancak buradan elde edilen tasarruf başka harcamalara ayrılıyor. "Ne işe yaradı ki" diyebilirsiniz. Harcamada "dağılım değişikliği" diyelim. Yanlışlıkla tasarruf demişler! Sürüncemede kalan yatırımlar, asgari ücretin vergi dışı kalması, küçük girişimciye destek gibi onlarla kamu desteği de reel sektörün canlandırılması için sayılıyor. "Faiz - dışı bütçe tasarrufu" yerine "denklik", yani elde edilen tasarrufun borcun azaltılmasına değil, harcamalara gitmesi düşünülüyor. Yani "sınırlı popülizm" hedefleniyor.
Dış ticarette ise son yıllarda Gümrük Birliği’nin (GB) 60 milyar dolarlık bir açığa neden olduğu düşünülüyor ve GB Anlaşması’nın gözden geçirilmesi hedefleniyor.
Sermaye hareketleri konusunda AKP’nin önerilerini gerçekçi bulduğumuzu ifade edelim. Kaynakta stopajı esas alan bir vergilendirme ve yurtdışından gelen sermayeye altı aydan önceki çıkışlara yüzde 5 stopaj kesilmesi tasarlanıyor. Oran yüksek olsa bile düşünce yerinde.
Nihayet, hayal dünyasının gelişmişliğini gösteren "kaynak sağlayıcı tedbirler"e geliniyor. Nedense politikacılarımız yeraltı kaynaklarımızın zenginliğini ortaokul coğrafyasında bellediklerinden olsa gerek, ya yeraltından, ya da yerüstü kamu arazilerinin satışlarından bütün borçların kapatılabileceğine inanırlar. Eh ne de olsa hayal özgürlüğü var. Ancak hayalleri gerçek sanmak popülizmi besler.
Rapor reel sektörü kurtarmayı devletin asli görevi arasında görüyor. Oysa çağımızda devlet makroekonomik istikrar ortamını sağlamaktan öteye gitmemelidir. Raporda para ve kur politikası alanında hiçbir ciddi politika önerisi bulunmuyor. Ancak raporun olumlu bir yönü, "İslam" sözcüğünün raporda hiç geçmemesi. Dini ne siyasete, ne de ekonomiye alet etmişler.