Yarın ANAP'ın olağan kongresi toplanıyor. Özal'ın 18 yıl önce kurup tek başına iktidara taşıdığı bu parti o kadar yıpranmış durumda ki, erken seçim olsa baraj sorunu yaşayabilir. Oysa siyasette Özal hala önemli bir eksen.
1980 sonrası siyasete bakıldığında iki belirleyici özellik gözlenir. Birincisi ordu - siyaset ilişkisinin biçimsel değişimine rağmen, boyutunun değişmemesidir. 12 Eylül rejiminden kurtulunurken, demokratikleşme süreci hızlanabilirdi. Olmadı. İkincisi, Özal yeşerdiği bu ortamın değişmesi yönünde bazı sınırlı adımlar atsa da, paradoksal biçimde bu yapıyı kalıcılaştıran etmenlere de katkıda bulundu.
Öncelikle, gerek terör, gerekse siyasetteki parçalanma bu normalleşme sürecini engelledi. Üstelik eski siyasetçilerin haklarının iade edilmemesi için Özal'ın 12 Eylül paşalarıyla verdiği mücadele demokrasiye ağır darbe oldu. Yarattığı cepheleşme merkez sağı bugünkü derbeder hale getirdi. İkincisi, izlenen politikaların getirdiği sosyal çarpıklaşma karşısında sosyal demokratların yarattığı hayal kırıklığı siyasetin radikalleşmesine neden oldu. Ancak yaratılan bu adaletsizlik karşısında etkin olamamaktan daha büyük hata, ona neden olmaktı. Üçüncüsü, geliştirilmeye girişilen özel kesim, kamu alanıyla ilişkisinde sürekli karşılıklı moral erozyonlar (yozlaşmalar) yarattı. Demirel'in sınırsız popülizm ve letarjizmine (kayıtsızlığına) karşı, nepotizmaya (kayırmacılık) dayalı gelişme!
Özal'ın elbette Türkiye'de bıraktığı çok olumlu izler var:
* Kambiyo sistemini reforme etti. İşadamlarına cesaret vererek ekonomiyi dış dünyaya açmaya çaba gösterdi. Solun iyiden iyiye ezilmiş olması elini serbestleştirdi ve özel sektörün gelişmesi zihniyetini toplumda bir öcü olmaktan kurtarıp, bir amaç olduğunu gösterebildi.
* Kamuda büyük altyapı yatırımlarına girişti. İletişim ve 1970'li yıllarda planlanan turizm yatırımlarını tamamlattı.
* Politikada yumuşak ve resmi olmayan bir üslup sergiledi. Dinledi, tartıştı. Parti tabanıyla ilişkiyle zaman kaybetmedi, çevresiyle çözüm oluşturmaya çabaladı.
Ancak geldiğimiz bu noktada, ki derin bir krizdir, Özal'ın önemli katkıları vardır. "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" da bunu düzenlemeye çalışmaktadır:
* Mali serbestleşme için seçilen zaman yanlıştı. Bütçe açıklarının kabarık, kur politikasının da enflasyona endeksli olduğu bir dönemde (öngörülebilir kur) faizler serbestleştirilince patladı. Yüksek reel faiz özel kesimin büyümesini istikrarsız hale getirdi. Giren sıcak para da ulusal kaynakların harap olmasına neden oldu. Son günlerin bazı sert muhalefeti belki o dönemin hatalarını örtmek için yapılıyor.
* Kamu maliyesindeki popülist yapı eski politikacıların siyasete dönmeleri ile hızlanmıştı. Bir sürü fon yaratılarak harcamalardaki disiplin yok edilmişti. Program bu fonları tasfiye etti.
* Uygun iç ve dış konjonktüre rağmen özelleştirme yapılamadı.. Kamu bankalarının reformu yapılamadı.. İletişimdeki atak, deniz ve demiryolları ulaşımında sağlanamadı..
Özal özel kesimi geliştirmek için "uygun ortam" hazırlamanın ötesinde, bazı girişimcilere "özel olanaklar" sağlamaya çalıştı. Böylece kimisi hayran kaldı, kimisi düşman oldu. Ancak bu farklı yönleriyle izler bıraksa da kurduğu parti şimdi can çekişiyor.