Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


DÜN olağanüstü ekonomik gelişmeler yaşandı. Hazine kısa vadede (3 aylık) çıktığı borçlanmada faizi yüzde 98'e çekti! Bu, yıllık bazda reel olarak yüzde 35 civarında faiz demek. Yani fahiş bir faiz! Bize kalırsa Hazine aynı anda farklı borçlanma enstrümanlarını kullansaydı bu faiz oluşmayacaktı. Bazı bankaların "flyer", yani ya tutarsa, diye attıkları tekliflerin karşılandığı anlaşılıyor. Oysa ihale öncesi en yakın vadedeki bononun faizi piyasada tam 10 puan daha aşağıdaydı. Yani piyasa daha düşük faizlere razıydı. Kaldı ki, Hazine'nin geçen haftadan oluşmuş yeterli nakdi de bulunuyordu.
Her Hazine ucuz borçlanmak ister. Ancak bunu tek başına oluşturamaz. Piyasanın önemli bir rolü vardır. Piyasa, doğal olarak, risklerini fiyata yansıtır. Hazine de piyasaları ikna ederse, risk primleriyle beraber bu fiyatlar düşer. Ama bizde genellikle çok dara girilmedikçe Hazine boyun eğmek istemez. O zaman da iş, Merkez Bankası'na (MB) düşer. MB ya bankalarla Hazine arasında aracılık yapar, ya da dolaylı olarak Hazine'ye uygun bir ortam sağlar. Hem piyasalarda istikrar sağlanır, hem de fonlama maliyeti aşağıya çekilir... Dünkü olağanüstü duruma döviz kurundaki gelişmenin neden olduğuna kuşku yok. Dolar 1.450.000 TL'yi aşınca herkes şaşırdı, endişelendi. Ama bereket talep olağanüstü değil. Sıkıntı arzdan noksanlığından kaynaklanıyor.

Ekonomide "zaman uyuşmazlığı" (time inconsistency problem) dediğimiz bir sorun vardır. Satıcı sayısı alıcıdan fazla olsa, hatta miktar olarak da satış fazla olsa bile, alış ise önden gelirse fiyat yine de yukarıya çıkar. Gelmesi gereken satış ise hep kendini erteler. Çünkü fiyat yukarı çıkmaktadır. İthalatçı "kurlar sapıtmadan döviz alayım" der, ihracatçı da "bekleyeyim, bozdurmayayım" diyorsa, bu tipik bir zaman uyuşmazlığı sorunudur. Demek ki, beklenti kurlarda yukarı doğrudur. Oysa geçen yıl cari açık (net döviz gideri) verildiğinde bile dövize talep oluşmamıştı. Bu yıl ise cari fazlalık (net döviz geliri) sağlanmasına rağmen kazanılan dövziler bozulmamaktadır. Yani aslında kurlar aşağıya gitmelidir.
Ortada bir güven sorunu vardır ve bunun çözümü siyasidir.
Kabine revizyonu hala gerçekleşmediğine göre, artık iki yol kalmıştır: Yeni bir koalisyon veya erken seçim! Oysa bir güven tazelemesi olsa toplumda yeni ve olumlu beklentiler oluşabilir. Cari fazlalık olan bir ekonomide, hele hele kur reel olarak çok devalüe olmuşsa, dövize talep olur mu? Tabii olmaz. Hatta satışlar gelmeye başlar.
Güven tazelenirse kurlar gevşeyebilir.
Ancak MB barutunu hemen harcamamalıdır. Biriktirmeli, piyasaları gözlemeli, hatta onlarla görüşerek müdahale tarihini belirlemeli ve asla acele etmemelidir. O noktadan sert bir bombardımana başlamalıdır. Çıkış yolu tektir: Hükümette değişimle beraber MB'nin piyasalarla yapacağı toplu bombardıman!