Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Salı günü Hazine ihalesi sonrası itfa ile ortaya çıkacak likiditenin dövize gidip gitmeyeceğini merak ediyorduk. O gün 1.533.000 TL'ye kadar gevşeyen kur çarşamba sabahı piyasalar açıldığında daha yukarıdaydı. Akşama dek yükselerek 1.561.000 TL'den kapandı. Bu gelişmenin ardında kim vardı?
Vatandaş? Ya da şirketler? Pek sanmıyoruz. Çünkü kurda düşüşün sürmesi bekleniyordu.
Özel bankalar? Yine sanmıyoruz. Çünkü artık gereksinimlerinin kalmadığını biliyoruz. Üstelik kur gittikçe döviz kredilerindeki batıklar artıyor.
Bu dövizi kamu veya fon bankalarının alıp almadığını da bizzat soruşturduk. Aldığımız yanıtlar bizi tatmin etmedi.
Merkez Bankası'nın (MB) aldığını ise hiç sanmıyoruz. Çünkü, MB dalgalı kur sisteminin mantığını gayet iyi bilir. Böyle bir hatayı yapmaz.
Dalgalı, yahut "yüzen kur" sisteminde kur serbest hareket eder. Yani kısa vadeli çırpıntılar dışında bu sistemde MB kura müdahale etmez. Kurdaki denge, döviz arz ve talebindeki değişimlerle belirlenir. Bu değişimler kısa vadede ödemeler dengesindeki tüm hareketlerden, ya da yurtiçindeki döviz talebinden etkilenir. Uzun vadede ise cari işlemlerdeki denge döviz kurunu belirler. Bir başka deyimle, kısa vadeli tüm döviz hareketleri, uzun vadede ise ülkenin döviz gelirleriyle giderleri kuru belirler.
Ülkedeki enflasyonla kur arasında ilişki bu sistemde aranmaz. Çünkü iç enflasyon kadar devalüasyon sistemi, aslında ödemeler dengesini farklı yönde de etkileyebilir. Dış ülkelerdeki enflasyon, özellikle rakip ülkelerdeki kur değişimleri dikkate alınmamış olur.
Bir ülkede MB döviz kurlarına iki yolla müdahale yapar. Bunlardan biri döviz alıp satmak, diğeri de ulusal parayı cazip hale getirmek için faizleri yükseltmektir. Ancak biliyoruz ki, bu denli yüksek bir iç borçla faizle oynanmamasına özen gösteriliyor. Hatta kur istikrara kavuşmadan enflasyon hedeflemesine sırf bu nedenle geçilmediğini anlıyor ve olumlu karşılıyoruz.
Ancak unutmayalım, serbest kur rejimlerinde MB'lerin kur kaygısı olmadığı gibi, rezerv kaygısı da olmaz. Döviz isteyen piyasadan karşılar. Elbette derdimiz, Ankara'ya kur dersi vermek değil. Kur inecekse, ki inecektir, buna MB'nin müdahale etmemesi gerekir. Kaldı ki, bunun üç yararı olacaktır:
1) Dövizi her fiyattan almanın karlı olmayacağını, TL tutmanın daha risksiz olduğunu tasarrufçu öğrenmeye başlayacaktır. Böylece onyıllardır ilk defa döviz alan bazılarının ciddi zarar etme olasılığı görülecek, enflasyona karşı dövizin her zaman karlı olmayacağı ortaya çıkacaktır!
2) Kasım ve aralık aylarında KDV düşüşleriyle beraber enflasyon oranları da düşük çıkabilir. Böylece MB 2001 yılına daha rahat girebilir.
3) Hazine düşen kurlarla birlikte daha ucuz borçlanabilir.
Türkiye artık farklı bir ekonomik rejimdedir. Sıcak paraperestlik terk edilmiştir. Döviz almak bir risktir. Zaman zaman yüksek getiriler getirse bile. Bir aydır 1.600.000 TL'nin üstünde döviz alan herkes sıkıntıdadır. Dalganın iki taraflı olduğu görülmüştür. MB'nin hata yapmayacağını ve IMF parası geldiğinde de bu dövizi piyasaya vereceğine inanıyoruz... Aksi sistemin ihlali olur.

Not: "Dünkü "Ekonomist olmanın dayanılmaz ağırlığı" başlıklı yazımızda 3'üncü paragraf ikinci satırda yanlışlıkla "ihracat" "ithalat" olarak, son paragrafta ise "gayrıresmi" "resmi" olarak yer almıştır. Düzeltir. Özür dileriz.