Kefken burnundan öteye açıldığınızda yüreğinizi de ağzınıza alabilirsiniz. Deniz dalgalanır durur. Hele bir fırtına çıkamaya dursun. Karadenizli balıkçılar kendilerini güvertedeki bir direğe bağlarlar. Açık hava mide bulantısına ilaç olur, İdris de dalgalardan alı konur. (Karadenizli takacıların iyi yüzme bildikleri palavrasına da sakın inanmayın) Diyeceksiniz ki, "Ha uşak pu tenizun sakinu yok midur, palik tutalum?" Vardır. Vardır da, bizim ricamızı dinlemez!!
Rahmetli babaannem Adapazarlı bir Anadolu kadınıydı. "Deniz kadın görmesin azar" derdi. İstanbullu olan annem onu dinlemez yine de denize girerdi. Rahmetli sağ olsa da Kandıra’da konu komşu çoğu kadının denize girdiğini görseydi. Üstelik deniz sahilde gayet sakin.
Dalgalı kurla dalgalı deniz arasında ne ilişki var? Bize göre çok. "Şu programa sarılın güven sağlayın" dedikçe hükümet üyeleri delegeye rol kesmeye başladılar. Kur da başladı dalgalanmaya.
Hürriyet gazetesi yazarı Ercan Kumcu dalgalı kur sistemini sürekli eleştiriyor. Başbakan da cumartesi günü basın toplantısında dalgalı kur sistemine geçmeyi IMF’nin dayattığını, faizlerde bir türlü düşüş sağlanamamasının da bundan kaynaklandığını ifade etti. (Ecevit’le Ercan’ı yan yana görmek de beni çok mutlu etti)
Anımsayalım; 22 şubat günü hükümet aylık kur hedefinden vazgeçmiş, döviz kuru tamamıyla serbest bırakılmıştı. O sırada TL’nin en fazla yüzde 20 oranında aşırı değerli olduğu sanılıyordu. Yani denge kuru 810,000 TL civarında olmalıydı. Hatta o tarihte gazetemiz kur hedefini manşetten 800-850,000 TL gibi vermişti. Oysa bu gerçekleşmedi. Döviz kuru başımızı döndürmeye başladı ve geçen hafta 1,350,000 TL’ye dayandı. Yıl sonu enflasyon hedefi yüzde 57. Fakat şimdiden devalüasyon oranı yüzde 100’ü aştığına göre, bu nereye varacak?
Önce gelişmelere bakalım. Sisteme güven yok. Herkes döviz almaya devam ediyor.. Daha önemlisi satan yok. Bunun üzerine devalüasyon sürüyor. Başta da yakıt olmak üzere zamlar yağıyor. Enflasyon hızlanınca dövize talep de sürüyor. Dolayısıyla enflasyonun asıl nedenini güvensizlik oluşturuyor. Bu durumda da ister istemez insan düşünüyor; acaba siyasal güvenin veya kredibilitenin bu denli az olduğu bir yapıda dalgalı kuru sistemini sürdürmek mümkün mü?
Bize göre dalgalı kur sisteminden çok giderek siyasal sisteme karşı artan güvensizlik büyük sorun. Ancak yine de belirtelim (Sevgili Ercan da yanlış anlamasın): biz geçen dönem uygulanan programın "enflasyonu yenmede" daha uygun olduğunu düşünüyorduk. Fakat üç nedenden o program iflas etmişti:
Kamu maliyesi alanındaki yapısal reformlar gerçekleşmemiş, MB faiz üzerindeki kontrolünü yitirmişti. (şimdi hızla bu gerçekleştiriliyor)
Cari işlemler (döviz gelir/gider hesabı) büyük açık vermiş, MB’daki döviz rezervleri sıcak para girişine bağlı hale gelmişti. Daha doğru bir ifadeyle ani bir yabancı sermaye çıkışında rezervlerimiz eriyecekti.
Mali sistem son derece kırılganlaşmıştı. Bankacılık reformu çok gecikmişti. Demirbank gibi Hazineyi fonlayan birçok banka sıkıntıya düşebilirdi.
Kasım krizinde yabancılar çıkarken likidite (TL) sıkışıklığı oldu. MB piyasaya para verse dövize talep artacaktı. Bunun oluşmaması için de faizlerin yükselmesi gerekti. O aşamada IMF’nin biraz gecikmeyle de olsa ek yardımla krizin savuşturabileceği kanısındaydık. Olmadı. çünkü faizler esnekliğini yitirmiş, hemen binlere tırmanmıştı. Şubatta ise tepede tepişme oldu. O da ekonomi bilim literatüründe ilginç bir vaka olarak yer aldı...
Şu anda yapılan; kırılgan olmayan dalgalı kur sistemiyle hareket etmek, bu arada da yapısal dönüşümleri gerçekleştirmek. Elbette zamanla bu kur sisteminden vazgeçilebilir. Ama henüz erken. Erken ama Karadeniz’deki taka gibi kur da fırtınaya tutuldu ve midemiz bulanmaya başladı.. Üstelik kur hep yukarı doğru gidiyor?.. Kabahat kimde? Takada mı, denizde mi, yoksa fırtınayı çıkaranda mı? Bize göre fırtınayı çıkaranda.
Merkez Bankaları döviz kurlarını birkaç yöntemle koruyabilirler:
Cari işlemler açık vermez. Yani ekonomi çok döviz kazanır.
Döviz rezervleri çok güçlüdür.
Hükümete güven vardır. Kuru koruyacaklarına söz verdiklerinde döviz talebi oluşmaz.
Şu anda cari işlemler açığımız yok gibi. Rezervlerimiz pek güçlü olmasa da dövizde bir kıtlık yok. Fakat sorun kredibilitede. Uygulanan program hakkında endişeler var. Ciddi bir kamu borcunun senyorajla (para basarak) karşılandığı dönemde bu çok önemli. Eğer bu hava sürerse TL’ye geçiş durur ve iç borç dönmez.