Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Nihayet sınırlı tezkere Meclis’ten geçti. Dün gazetemizde Hasan Cemal uzun bir yazıyla hükümetin tezkere konusundaki beceriksizliğini gayet güzel özetledi. Konuya tekrar giriyoruz.
Birincisi, ne Tayyip Erdoğan, ne de hükümet ilk tezkerenin Meclis’te reddedileceğini öngörememişti. Ret ortaya çıkınca şaşırdılar. Anlaşılan AKP liderliği kendi milletvekillerinin nabzını tutamayacak kadar gaflet içindeydi. Ancak AKP milletvekillerinin bu denli fire vermesinde hükümetin de rolü oldu; bir türlü kamuoyu önüne çıkıp tezkereyi açık açık savunamadılar. Savunsaydılar, sonuç elbette farklı olurdu. Hükümetin işi uzatmasında ne ABD’yi caydırmak, ne de pazarlık gibi amaçlar da yoktu. Sadece hükümetin kafası karışıktı. Kaygılıydı.
Ret sonrası durumu yine telafi edebilirlerdi. Cesaretle ikinci tezkere hemen hazırlanabilirdi. Olmadı. AKP lideri, partisinin parçalanmasından kaygı duyarak veya karizmasının daha derin çizilmemesi için buna girişemedi. Eski Cumhurbaşkanı Demirel de ikazda bulunarak buna katkıda bulundu. Büsbütün tutuşan Erdoğan yalpalamaya ve sorumluluğu başkasına atmaya başladı. Sonunda da bu duruma düştük.
Ancak burada bilinçli bir irade de aranmamalı! Kimse AKP’nin savaşı durdurma stratejisinden bahsetmesin. Böyle bir iradenin bu partide olmadığı aşikar. Üstelik gayet bilgisizler! Hükümetin Kuzey Cephesi olmadan ABD’nin savaşı başlatamayacağı varsayımı ABD’nin B planı ile resmen çöktü!
Bu tezkere Türk Cumhuriyet tarihinin önemli dönemeçlerinden biri olacaktır. Zamanla bu daha açık da görülecek. Bu durum kısa vadede ABD’nin aleyhine sonuçlanmış görünse de, uzun vadede Türkiye’nin Batı nezdindeki konumunu ve görünümünü çok değiştirecektir. Kısacası vardığımız nokta ise tam bir fiyasko oldu;
• Şimdi Türkmenlerin hakları göz ardı edilmiş görünüyor. Üstelik savaş sonrası Türkiye’nin masada olmayacağı da anlaşılıyor.
• Türkiye’nin savaşta daha pasif bir rol üstlenmesi ekonomisinin zarar görmeyeceği anlamına da gelmiyor. Aksine olumsuz etkiler artabilir. Tek fark; savaşın ekonomik hasarının ABD tarafından karşılanmayacağıdır.
• Bu tutumuyla dünyanın hiçbir bölgesinde, hiçbir ülke tarafından Türkiye kutlanmış veya destek görmüş değildir. Savaş karşıtları olan Fransa, Rusya veya Almanya gibi ülkeler bile Türkiye’ye doğru yaptın dememiştir.
• Hepsinden önemlisi Türkiye artık ABD nezdinde stratejik bir bölgesel dost olma niteliğini yitirmiştir. Jeopolitik olarak önemli olmak, stratejik olarak değerli olma anlamına gelmez. Türkiye artık "stratejik önem" kartını kullanarak Batı’da destek arayamayacaktır.
Ancak çok da karamsar olmayalım. Tezkere çıkmadığı için ekonomi mutlaka bunalıma girmeyecektir. Borçlarının dönmesi olanaksızlaşmayacaktır. Sadece yardımın gelmemesi işleri zorlaştıracaktır. Nitekim üç ay önce borç para beklenmiyordu ama bu denli felaket senaryoları da belirtilmiyordu.
O günden bu yana ne değişti ki? Sakin olmakta yarar var. Ancak bu tezkere davası yakın tarihimizin önemli bir dönüm noktası olacak. Bunu da unutmayalım.