Nihayet dün Resmi Gazete’de bazı dayanıklı tüketim mallarında KDV indirimi kararı yayımlandı. Aslında bu gelişmenin bir serüveni var. Basının bir kısmının müthiş bir lobi yaptığı biliniyor. Bir manşet üzerine diğeri. Ardı ardına. Hep aynı vurguda, aynı gür sesle. Günlerle süren bu kampanyayı pencerenin önündeki olay gibi seyrettik.
İlki 25 Ekim Perşembe günü baş sayfadan girdi. "KDV’yi indirin". İç sayfaya geçince, "Bırakın şu vergi inadını!" deniyordu. Mesnetler hazırdı. Esnafın bunaldığı, kayıt dışının arttığı yazılıyordu. 1985’ten beri KDV oranlarının sürekli artırıldığını ve buna son verilmesinin gerektiği iddia ediliyordu. "Korkmayın! Gelirleriniz düşmez", "Her sektör özel indirim istiyor" deniyordu. Nihayet kervana Hazine eski müsteşarı da katılıyordu: "KDV’yi yüzde 5’e indirin".
Kampanya ertesi gün de manşetten sürüyordu: "Satılmayan malın KDV’si olmaz". Koç Holding’in üst düzey yöneticilerinden Cengiz Solakoğlu, "Satılmayan mal üretilmez, üretim olmazsa kar da, vergi de olmaz" diyor, ekliyordu, "KDV düştüğünde ekonomiyi de canlandırır". Solakoğlu Amerika’nın aynısını yaptığını, ancak altı aydır bunu bizdeki yetkililere anlatamadığını söylüyordu. Bir başka örneği İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım veriyordu. Rolex saat almak isteyenlerin yüzde 18 KDV ödememek için İsviçre’ye gidip oradan alışveriş yaptıklarını söylüyordu. Böylece de 7 milyar TL’yi aşa vergiden kurtuluyorlarmış. Aklımıza iki şey geliyor: Ya Yıldırım’ın ilgisi sadece Rolex saat takabilen azınlıkta ve aylar önce "yıkıldık" edebiyatı yaparken bu kesimi görüyordu, ya da KDV’nin de buradan toplandığını sanıyor. Otomotiv Sanayicileri Derneği Başkanı Ali İhsan İlkbahar da KDV indirimiyle satışların üçe katlanabileceğini iddia ediyordu.
27 Ekim günü manşet aynı yöndeydi. "KDV yetmez, tüm vergileri indirin!"
Nihayet müjde 28 Ekim nüshasında geldi. Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz KDV oranlarının düşürüleceğini, Bakan Derviş’in de buna onay verdiğini açıklıyordu. Ancak, 29 Ekim devrilir devrilmez, satışlar bıçak gibi kesilmişti. Haber var, karar yoktu. Bunun üzerine yeni bir manşet gündeme geldi. "Acele edin, piyasa tıkandı". İşte serüven buydu. Neyse ki kararname imdada yetişti. Etkilerini göreceğiz.
29 Ekim Pazartesi Milliyet’te de yazdık: Ülkemizde KDV oranları gerçekten yüksektir. Ancak bunları hemen düşürme olanağı, hele hele böylesi bir kamu açığı varken, çok zordur. Üstelik de yanlıştır. Bu ancak iç borçlar sağlıklı bir biçimde dönmeye başladığında düşünülebilir. Nitekim, 2001 yılının ağır koşullarını KDV ve Akaryakıt Tüketim Vergisi’yle atlamadık mı? Şu anda her iki vergi kalemi de geçen yılın aynı aylarına göre yüzde 100’ü aşan tahsilat artışı göstermektedir. Bu nedenle kendi bindiğimiz dalı kesemeyiz. Özetle KDV oranları bugün için düşünülmemelidir.
Geçici olarak düşürülme yararlı olabilir mi? Elbette, ama koşutları var: Açıklama derhal olursa, kampanyanın bitiş tarihi uzamazsa, o bitiş tarihi önceden açıklanırsa, sadece sıkışmış veya talebin fiyat esnekliğinin bulunduğu mallarda olursa, bu strateji başarılı olabilir. Ve sanıyoruz, ekonomi yönetimi de bu kadarıyla KDV indirimine razı oldu. Başarılı olunacak mı? Büyük olasılıkla. Çünkü zaten piyasa kıpırdamaya başlamıştı. Dövizdeki gevşeme ve bu vergi kıvılcımı "belli ölçülerde" canlanmaya katkı verebilir. Ancak şunu da belirtelim: Bereket bu kampanya ihtiyatla karşılandı!