Önümüzdeki günlerde piyasalarda, yahut da ekonomide, gelişecek olayları kestirmek ve yorumlamak için çok erken. Öncelikle ABD’nin içinde bulunduğu durumu değerlendirmek, daha sonra ABD’nin başlatacağı aksiyonun türünü, düzeyini ve süresini görmek gerekiyor.
Bize kalırsa ABD bu çapta bir terör olayı ile ilk defa karşılaştığından karar almada hayli zorlanıyor. Bush’un beyanı açık: "Amerika savaşta!" Savaşta ama kiminle savaştığı belli değil. Düşmanı belli olmayan savaş nasıl olacak? Üstelik ne kadar sürecek, kiminle beraber yapılacak ve ABD’ye ne sağlayacak, hiçbiri belli değil. Hepsinden önemlisi başarı olasılığı belirsiz.
Aslında savaşın karşı tarafı belli olmadığı gibi, kimlerin katılacağı da henüz tam olarak belli değil. ABD Körfez krizinde olduğu gibi Batılı müttefikleri yanına alabilmiş görünüyor. Ama başlatacağı harekatın bir Batı - İslam çatışmasına dönüşmemesi için çevre ülkeler, özellikle de Pakistan tarafından nasıl karşılanacağını tam olarak görmek gerekiyor. Oysa, bölgede doğrudan destek verecek ülke sayısı pek bulunmuyor.
Şu anda görünen, bizi de bir miktar rahatlatan tek gelişme, ABD’nin Irak’tan çok, Afganistan ve Usame bin Ladin’le ilgilenmesi. Yani gürültü ve patırtı uzakta olacağa benziyor. ABD’nin öncelikle Pakistan’la ilişkiye girerek Taliban’ın Usame’yi vermesini talep etmesi çok önemli. Çünkü Pakistan’ın daha önce destek vermesi nedeniyle Taliban üzerinde çok ciddi etkisi bulunuyor. Biraz bu etki, biraz da bombalanmanın ürküntüsüyle (ilk günler dirense de) sonunda Afganistan Usame’yi sınır dışı edilebilir.
Ancak bu olmaz ve Afganistan’a karşı savaş açılırsa, bu çok sancılı olur. Unutmayalım; Ruslar Afganistan’a girerek bir bataklığa sürüklenmiş ve ordusunun önemli bir kısmını kaybetmişti. Kara harekatına girişilirse Amerikan askerleri bol sedye ve ceset torbası tedarik etmeli. Çünkü sarp dağlar Teksas’lı, Oregon’lu gençlere mezar olabilir! Hava harekatı da Afgan mücahitlere değil, Afganistan halkına zarar verecektir. Bu daha da trajedik olur. Özetle ABD ya hava harekatı ile Afgan sivilleri katledilecek ya da kara harekatı ile Amerikan delikanlılarını telef edecektir. Bu ikilem ABD yönetimini sıkıntıya sokmaktadır.
Türkiye’nin konumuna gelince. Hükümetin son uluslararası konjonktür karşısında nasıl bir tepki gösterdiğini anlaşılmıyor. Dünkü Cumhurbaşkanı ile toplantıdan da hiç bir belirgin tavır oluşmadı. Bu da böylesi bir dönemde bile hükümetsiz kaldığımız izlenimi veriyor. Ne yazık! Oysa NATO’nun bölgedeki tek üyesi kritik bir rol üstlenmeli, hem bölgede gücünü göstermeli, hem de Batı nezdindeki itibarını artırmalıydı. Bunun karşılığında belli edinimler sağlamalıydı. Açıkcası Türkiye ancak böylesi bir konjonktürde AB üyeliğini elde edebilirdi.
Ekonomiye dönersek. Irak’ta müdahale olmasa bile ekonomi mutlaka kısa vadede olumsuz etkilenecek. Batı desteği ile bu telafi edilebilirdi, ama bu irade yine bulunmuyor. Körfez Savaşında beleşe cengaverlik yapan Türkiye, bu kez de tavır alamıyor.