Euro ilk çıktığında, ümitler suya düşmüş, hızla değer kaybetmişti. Oysa beklentiler aksi yöndeydi. Birçok uzman euronun zamanla, özellikle kullanımı arttıkça, değerinin de yükseleceğini öngörüyordu. Kısacası, euro/dolar paritesine ilişkin tahminler önceleri çuvallamış görünüyordu.
Ancak yanılmamalıyız. Aslında değer yitiren euro değildi. Euro sadece dolara karşı aşınıyor, diğer konvertibl paralara karşı değer yitirmiyordu. Bu nedenle aslında çuvallayan euro tahminleri değil, dolar tahminleriydi. Gerçekten dolar 1999 yılından başlayarak, 2000 yılının ortasına kadar müthiş bir performans sergiledi. Sürekli değer kazandı.
Doların değeri üzerinde iki etmen rol oynuyor; birincisi ABD ekonomisinin gösterdiği büyüme performansı, diğeri de ABD’de izlenen faiz politikası veya faizlerin düzeyi.
Büyüme arttığında uluslararası sermaye ABD’ye doğru hareket etmeye başlıyor. Bu da haliyle doları daha güçlü hale getiriyor. Çünkü elde bulunan paralar bozuluyor ve dolar talep ediliyor. Nitekim, 1999 yılında Amerikan ekonomisi çok parlak görünüyordu. Üstüne üstlük faizler de bu denli düşük düzeyde değildi. Hatta ABD’nin Merkez Bankası (Fed Reserve) faizleri iki puana yakın artırarak yüzde 6.5’a tırmandırmıştı. Kısacası, parasını kapan ABD’ye koşuyor, orada yatırım yapıyordu.
2000 yılından itibaren Amerikan ekonomisi soğumaya başladı. Öncelikle sanayi üretimi ve kapasite kullanım oranları düşmeye başladı. Daha sonra da tüketici beklentileri olumsuz yöne doğru hareket etti. Ancak bütün bu gelişmeler pariteye hemen yansımadı. Doların krallığı 2000 yılının son çeyreğine kadar sürdü. Hatta 2001 yılı boyunca da dolar - euro paritesi dalgalı bir seyir gösterdi. İşte bu aşamada uzmanlar, ekonomik göstergelere bakarak, doların artık düşüşe geçeceğini öngörmeye başladılar.
Diğer yandan, ABD Merkez Bankası da 11 Eylül saldırısı nedeniyle hızla çöken tüketici güvenini faizleri düşürerek onarmaya başladı. Faizler toplamda tam 5 puana yakın düştü. Ve tahminler tuttu ve sermaye euroya doğru hareket etmeye başladı.
2002 yılı başında euro - dolar paritesi 0.86 düzeyindeydi. Dün ise 1.07 düzeyindeydi. Yani bir yıl içinde doların tam yüzde 24 oranında değer kaybettiği gözleniyor! Bunun yarısı da geçen ekimden bu yana gerçekleşmiş.
Bu son kayıp elbette ABD ekonomisine ilişkin değil. Çünkü Amerika Irak’a saldırmayı planlıyor. Savaşın eşiğinde bulunan bir ülkenin parasının değer yitirmesi de çok doğal. Diğer bir deyimle, savaş bitince dolar yeniden değer kazanacaktır. Hatta bu düzeltmenin başladığını söyleyenler bile var; 1.1 düzeyine kadar tırmanan parite dün 1.07 düzeyine indi.
Paritenin bizim için ne önemi var derseniz; bizim döviz gelirlerimiz (ihracat, turizm ve işçi dövizleri) genellikle euro, giderlerimiz (petrol ithalatı) ise dolar ağırlıkta. Euro yükseldikçe işimize geliyor, kazancımız artıyor. Giderimiz ise azalıyor, yani daha az devalüasyona gerek oluyor.