Birkaç gün önce ekonomi muhabirleri ile toplantıda Bakan Derviş kurla faiz arasına sıkışıldığını, artık orta vadeye bakılması gerektiğini söylemiş. Bu aslına reel sektörle ilgilenin demek. Doğru da, şimdiye dek orta vadeye bakacak halimiz mi kalmıştı? Ortalık toz duman halde, faizler yüzde 100’e, dolar da 1,500,000 TL’ye dayanmıştı. önceki hafta yıl sonu kuru yerine, ancak ertesi günün kurunu tahmin etmeye çalışıyorduk. Herşeye rağmen, IMF’nin ikinci adamı Fischer’in ziyareti etkili oldu. Kur istikrara kavuşurken, faizler de 10 puana yakın düştü.
Orta vadeye bakmakta elbette yarar var. Kriz sona erdiğinde reel sektörle ilgili yapılacaklar şimdiden hazırlanmış olur. Kaldı ki, amaç zaten üretim ve büyüyen ekonomi değil mi? Böylece üretim şimdiden devreye girmiş olur... Kaldı ki ek niyet mektubuna baktığımızda reel sektörün bu kez daha sık yer aldığı görülüyor. Nedeni malum. Birincisi, tahminlerin ötesinde gelişen durgunluk ek önlemler gerektiriyor. İkincisi de anlaşılan artık mali kesimde yapılması gerekenlerin çoğu tamamlanmak üzere (yahut da finansal krizin en derin noktası aşıldı). Bu da işin sevindirici yanı.
Küçülme hedefi artırıldı
Ek niyet mektubunda küçülme hedefi yüzde 3’ten, 5.5’a revize edildi. Az değil. Bu tahminlerin iki katı düzeyinde durgunluk demek. Milli gelirin 4.5 milyar dolar azalacağı beklenirken, 9 milyar dolar azalacak! Aslına bakarsanız, birçok karamsar ekonomist zaten bu düzeyde bir küçülme bekliyor, fakat bizim gibi iyimserler işlerin planlandığı gibi gittiğinde hedeflerin tutabileceğini iddia ediyordu. Ülkemizde işler planlanan gibi gider mi? Tabii ki hayır. Programın daha yarısına varmadan karamsarlar kazandı bile. TELEKOM krizleri çıkmasaydı, ülke bu yıl daha az fakirleşecek, biz haklı çıkacaktık. Olmadı işte. Yüksek dozlu devalüasyonun üstüne yüksek reel faizler küçülmenin tuzu biberi oldu.
1994 yılında bundan daha fazla, 1999 yılında da bu kadar küçülmüştük.. Pekiyi neden bu kez çok daha fazla sızlanıyoruz? çünkü krizin daha derin ve keskin izleri var. Birincisi, bu kriz daha fazla işsiz yarattı. İkincisi, bu krizin siyasal boyutu da var. Mevcut siyasal kadrolar çöktü. Umutlar karardı. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor.
Enflasyon küçülme getiriyor
En önemli ekonomik hedef büyümedir. Ülkemizde büyümenin düşük olmasının asıl nedeni istikrarsızlıktır. Özellikle de fiyat istikrarının olmayışı. Sık sık fiyatların değişmesi yatırımcıların maliyetlerini hesaplamasına engel olmaktadır. Yüksek reel faiz de bunun cabası olmakta. Program da malum reel faiz üzerinde yoğunlaşıyor. Düşerse hem kamu borcu azalacak, hem de büyüme artacaktır.
Bunun içinde bir dizi yeniden yapılanmayı ele alınmakta. Ancak enflasyon yüksekse büyüme de istikrarsız oluyor demedik mi? işte sıkıntı da burada. Unutmayalım, yılsonu TEFE yüzde 57’den 67’ye revize edildi. Ancak biz bu konuda hala yanılmadık. Bizim yılsonu tahminimiz yüzde 69. Yani enflasyon yüksek seyrediyor. Gerçi önümüzdeki 12 ay boyunca "yine işler iyi giderse" tahminimiz yüzde 30 bile olabileceği yönünde.
Ek niyet mektubunda en hoşumuza giden yön ise "yatırımcı konseyi"nin oluşturulması. Amaç daha fazla yabancı sermayeyi çekmek. Çünkü hem düşük faiz, hem de düşük enflasyon uzun vadeli çözümler. Orta vadede ise yabancı sermayesiz hızlı büyüme zor görünüyor.