Ünlü ekonomist Solow önceki gece Eczacıbaşı’nın evinde konuktu. Kısmet bu ya, yemekte yanına düştük. Bol bol sohbet etme olanağı bulduk. Solow Amerika’da milli gelirin yüzde 2.1’ine ulaşan bütçe fazlasının bir fırsat olduğunu ve harcanarak ekonomik durgunluğun aşılabileceği düşüncesinde. Buna katılmamak mümkün değil. Ama muhafazakar Bush yönetimi bunu uygular mı, bilinmez. Hele hele Stanford’lu tutucu ekonomist John Taylor Amerikan Hazinesi’ne akıl hocalığı yaptıkça bu çok zor.
Solow’la Türkiye’deki mali krizden çıkış yollarını da tartıştık. Ekonomik durgunluktan, maliye politikasında belli bir gevşemeyle, çıkmanın olası olup olmadığını sorduk. Çok sıkı bir bütçe politikası izlediğimizi, ekonomi hızla daralırken bile milli gelirin yüzde 6’sı kadar bir fazlalığa ulaşabildiğimizi söyledik. Tam Solow benzer bir politikanın bizde de düşünülebileceğini hatırlatırken, kendisine iç borcun düzeyini ve bütçedeki faiz yükünü aktarıverdik. Solow’un yüzünü TV’ler göstermeliydi. Hayretler içinde kaldı: "Sizin işiniz çok zormuş!" dedi. Ve ekledi, "Sakın sapmayın, işiniz zaten çok zor, daha da zorlaşır". Tabii Nobel ödüllü Solow’u küçük görüp "onlar burayı anlamaz" gibi alaturka edalar gözlenebilir. Ama ne yapalım, bu da bizim kaderimiz.
Geçen programın batmasının nedenleri artık biliniyor. Cari açıkların olduğu bir yapıda döviz kuruna dayalı bir program çok riskliydi. Çünkü kur ancak yüksek reel faizle tutulabilirdi. Oysa iç borcun bu denli yüksek olduğu bir ülkede yüksek reel faiz iç borcu sürekli büyütüyordu. Nihayet kısa vadeli sermaye çıkışları ile program iflas etti. Elbette kaçırılan bir fırsattı. Ama beceremedik. Bürokrasinin de, siyasetçinin de, IMF’nin de hataları oldu. Ama artık geçti.
Şimdi serbest kur sisteminde IMF’den aldığımız yüklü bir borçla, iç borcu çevirmeye çalışıyoruz. Bunu ciddi bir bütçe tasarrufu ile destekliyoruz. Amaç mali kesimde toplu bir çöküş yaratmadan bu işten sıyrılmak. Ama kapı aralarında "korkuyla yaşayacağımıza ecel daha iyidir" diyerek bir an önce programın çökmesini savunanlar yok değil. Bunlar bir mali gevşemenin reel sektörü tümden yok edeceğini ya bilmiyorlar, ya da aldırmıyorlar!.. Yani ya cahiller, ya da ortada aleni bir kasıt var. Uzun süre kasıt aramanın iyimser doğamızla bağdaşmayacağı kanısındaydık. Ancak yıkıcılık içki sofralarında insanların şereflerine iftiraya kadar varınca, kasıt olduğu kanısına vardık. Tabii ki, kanı yerine yargı gerekiyor.
Bu kriz derinleşmiştir. Çıkışı da kolay olmayacaktır. Ancak, şu ana kadar ortaya konulmuş hiçbir ciddi öneri bulunmamaktadır. Geçen program, devalüasyon "taahhüdü" yüzde 25 iken, yüzde 35’e varan zamlarla özel kesim aşırı karlar elde etmişti. Hatta bazıları devalüasyon istemişti. Politikacı suçlu, bürokrat haksız, medya hatalı. Pekiyi de, işadamı sütten çıkmış kaşık mı? Dünya çapında ekonomist yetiştirdik, ama dünya çapında kaç tane işadamı yetiştirdik? Üç ay önce IMF’den çok IMF’ci kesilenler, şimdi IMF’siz çözüm arıyorlar. Yeter artık! Kulaktan dolma fikirlerle hareket etmeyelim!