Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2001 Şubatında dalgalı kura geçerken birçok meslektaşımız yaşanan korkuları dile getirdiler. Hatta bazı meslektaşlarımız bu sancılardan hareketle dalgalı kura karşı ciddi bir kampanya başlattı. Gerekçeleri ise bu sistemdeki dalgalanmaların istikrarsızlık yaratacağı ve faizlerin yüksek kalacağıydı. Hatta daha da öte, enflasyonist beklentilerin olumsuz etkileneceğiydi. İşte bu süreçte, kur birdenbire artınca, yüklü döviz borcu içinde olan özel kesim dalgalı kura karşıt olma eğilimine girdi.Ancak o tarihlerdeki ekonomiden sorumlu bakan Kemal Derviş bunu sezerek, derhal IMFdeki dostu Başkan Yardımcısı Stanley Fischeri yardıma çağırdı. Fischer İstanbulda çeşitli toplantılar yaparak, tabir uygunsa bu kesimlerin gazını aldı. Yatıştırdı. Daha doğrusu iş alemi borç veren IMFnin bu konuda ısrarlı olduğunu gördü.O tarihlerde dalgalı kurdan vazgeçilseydi, program da çökmüş olacaktı. Çünkü sıcak para çıkışı nedeniyle krize giren ülkelerde iç borç çok yüklüyse dalgalı kur en iyi çözüm oluyor. Kaldı ki, o günden bu yana Ecevitin hastalığı ve Irak krizi dışında kur yükselmedi. Aksine sıkı maliye politikası ve artan güven nedeniyle TLye sürekli bir geçiş süreci yaşanıyor.Kısacası, kur şimdi istikrarlı. Ancak şimdi yeniden sabit kura geçme tartışılabilir? Hatta enflasyonu daha hızlı indirmek için böyle bir sisteme ihtiyaç duyulabilir.Bunun için beş konuya bakmak gerekiyor.Birincisi, bankacılık sisteminin tam anlamıyla reform sürecini tamamlayarak, güçlü hale gelmesi gerekiyor. Diğer bir deyimle, ani bir sermaye çıkışında bankaların bunu karşılayabilecek ölçüde döviz risklerinin azalması, ya da güçlü sermayelerinin olması gerekiyor. Bu açıdan bakıldığında (bankaların açık posizyonu olmasa da) sermayeleri hala kısıtlı.İkincisi, ülkede enflasyon konusunda epeyce yol alınması gerekiyor. Gerçi, enflasyon hızla aşağıya iniyor. Fakat 2004 yılında tek haneli enflasyona (en azından kalıcı olarak) inmek olanaklı olmayabilir. Sabit kurda da reel revalüasyon yaşanacağı için, bir süre sonra dış denge olumsuz etkilenecektir.Üçüncüsü, kısa vadeli sermaye akımlarının sınırlı kalması, ya da Tobin vergisi dediğimiz devingenliği engelleyen düzenlemelerin olması gerekiyor. Ayrıca böyle bir sisteme geçerken cari işlemlerde ciddi bir açığın bulunmaması gerekiyor. Ya da önden bir devalüasyonla işe başlanması.Dördüncüsü, iç borcun makul bir düzeye inerek, ani bir sermaye çıkışında reel faizlerin patlamaması gerekiyor. Bu da sıkı maliye politikasının sürmesi, ya da kalıcı büyümenin elde edilmesi anlamına geliyor.Nihayet döviz rezervlerinin çok güçlü olması gerekiyor. Aslında döviz rezervlerimiz tarihi düzeyine ulaşmış durumda. 2004 yılı sonunda kur çökmesin diye Merkez Bankası 6 - 7 milyar dolar almak zorunda kalabilir. Bu durumda 40 milyar doları aşan bir rezerve sahip olan Merkez Bankası kolaylıkla kuru koruyabilir.Kısacası, sabit kura geçmek için hala erken. Ama 2005 yılında paradan sıfırları atarken euroya geçişi kolaylaştıracak bir sabit kur sistemi düşünülebilir. Şimdiden tartışmakta yarar var. hgunes@milliyet.com.tr Dalgalı kura geçiş kolay olmadı. Gerçekten döviz borcu çok yüklü olan bir ekonominin böylesi bir sisteme geçmesi hem riskli, hem de sancılı oluyor. Üstelik hem kamu, hem de özel kesim borçluyken bu daha da pekişiyor.