İlber Ortaylı

İlber Ortaylı

Tüm Yazıları

Kırım Savaşı sonunda Rusya’daki aydın çevrelerde Batı Avrupa düşmanlığı had safhaya çıktı. Benzer gelişmenin Osmanlı başkentinde görülmediği ama Rusya’ya karşı politikanın değişmez biçimde yerleştiği açıktır

İstanbul 1853 mayısında olağanüstü bir misafiri ağırladı; Prens Mençikov. Finlandiya genel valisiydi, bahriye nazırıydı, Rusya’nın itibarlı seçkinlerindendi. Bundan evvel tarihte ismi geçen büyük dede Mençikov, Rus resminde Surikov’un fırçasıyla yer alır. Büyük Petro’nun ölümünden sonra sürgüne yollanan nüfuzlu, becerikli, çıkarları ile zenginliğini kollayan yakın arkadaşı olarak...
Rusya tarihinde ondan da evvel başka bir Mençikov yoktur. Büyük Petro’nun çocuk çarlığı günlerinde yabancılar semti Nemetskaya Sloboda’da (bugünkü Moskova’nın Baumann civarı) edindiği oyun arkadaşı, çocuk Mençikov ne asker ne de bir aristokratın çocuğuydu, sokaktaki milyonlarca sefil, lakin zeki çocuklardan biriydi. Petro Rusyası’nın tarihinde bu dedenin ismi çok geçer. Ondan sonra da Kırım Savaşı öncesinde tanındı bir parça... Yalnız burada bir noktaya dikkati çekmek lazım. Kırım Savaşı başta Britanya, Fransa, yeni kurulan İtalya’nın öncesi Piedmont Krallığı ve hatta Prusya ve Avusturya için çok önemlidir. Batı’da Kırım Savaşı tarihi yazılırken Mençikov’un adı çok geçmez. Prens Mençikov, Osmanlı tarih yazımının bir abartmasıdır.

Rusya’nın tahammülsüzlüğü
Her halükarda Kudüs’te bugün dahi birbirleriyle kavgaya hazır, mukaddes makamların korumacılığını üstlenen muhtelif Hıristiyan mezheplerin arasındaki çekişmeler, Beytüllahim’de (Hz. İsa’nın doğduğu yerde) çalınan yıldızın kimin tarafından yerine konacağı ve Osmanlı Hıristiyanlar’ının çoğunluğunu teşkil eden Ortodokslar’ın kesin sözcülüğünü değil, koruyuculuğunu üstlenmek isteyen Rusya’nın müdahalesiyle ortaya çıktı. Rusya, Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme teşebbüsleri ve Batı Avrupa devletleriyle giderayak yakınlaşmasını tahammülsüzlükle karşılıyordu. Tanzimat Devri’nin getirdiği kurumlar I. Nikola Rusyası için dayanılır şeyler değildi. Üstelik 1848 İhtilali, Avusturya İmparatorluğu’nu sarsmış, Macarlar ve Slavlar ayaklanmıştı. Ayaklanmanın başında Macarların Kossuth Laioş’u yer alıyordu ve Macar Cumhuriyeti’ni ilan etmişti. Avusturya’ya karşı silah çeken Macar, Polonez ve İtalyan savaşçıların başında ise general Jozef Bem (sonraki Murat Paşa) vardı. İhtilal ayaklanması ile Avusturya baş edecek durumda değildi. Viyana Kongresi’nden sonra kurulan “mukaddes ittifak” adlı mürteci ittifakın nimetlerinden yararlanmak için Rusya’yı yardıma çağırdı. General Paskiyeviç amansızdı ve kalabalık bir ordu ile ayaklanmayı bastırdı. Kaçan Polonyalı ve Macarlar sığınacak yeri buldular; Türkler’in İmparatorluğu...

“Hasta adam” Osmanlı Devleti’ni paylaşma teklifi
Sultan Abdülmecid ve Reşit Paşa dönemini yaşayan Tanzimat Türkiye’si hiçbir mülteciyi Avusturya ve Rusya’ya iade etmedi. Çar’ın intikam duyguları feciydi. Mukaddes makamlar ve Rusya’nın imparatorluktaki dini koruyuculuk talebini Tanzimat’ın diplomatları ustaca geri çevirmişlerdi, üstelik de inanılmaz diplomasi manevralarıyla Rusya’yı hem Britanya’nın hem Fransa’nın hatta Avusturya’nın karşısına itelemişlerdi. Çar Nikola kurtuluşu İngiltere’ye sempatik görünmekte buldu. Mütefekkirleri ve edebiyatçıları dışında her tarafı sosyal hastalıklardan sızlayan Rusya’yı unutarak “hasta adam” Osmanlı Devleti’ni paylaşmayı İngiltere sefirine güya gizlice teklif etti. Teklif anında Babıali’ye duyuruldu. Tabii duyanlar sadece Reşit Paşa ve Hariciye Nazırı oldu. İngiltere’yle ittifak sağlandı; “Rusya’yı önlemek Akdeniz’in elde birliğini sağlamak için bütün politika ve manevranın İngiltere’ye bırakılması ve onun yücelmesi demek olacaktır”.
Tarihin yapımını kaçırmaması için III. Napolyon’a gereken telkini de Reşit Paşa bu üslupla yaptı. Bu nedenle Fransa, İngiltere’nin yanında savaşa girmekten çekinmedi. 600 binden çok askerin telef olacağı savaşa III. Napolyon, Osmanlı diplomatlarının kışkırtmasıyla katıldı ve bunu unutmadı. 1856 Paris Barışı’nda Reşit Paşa’yı evinde karşısında görmek istemediğini belirterek Osmanlı Devleti’ni Âli Paşa’nın temsil etmesini istedi.

160’ıncı yılında Kırım Savaşı
Florence Nightingale bir meleğe dönüştü
“Savaş adeta tarafların istemeden sürüklendiği bir haysiyet mücadelesine dönüştü” diyor Duncan Townson. En kışkırtıcı olay Ocak 1854’te Amiral Nahimov’un Sinop Limanı’ndaki miadı dolmuş gemilerden müteşekkil Osmanlı donanmasına yaptığı ani baskındır. Bu Karadeniz ve Boğazlar’ın emniyeti konusunda müttefikleri alarma geçirdi. En başta kamuoyunun ve matbuatın baskısıyla Rusya’ya karşı Fransa ve İngiltere savaşı ilan ettiler. Savaşın sebebi gibi görünen Rusların bugünkü Romanya’yı işgali I. Nikola’yı pişman etmiş gibi görünüyor. Ağustos 1854’te bölgeyi boşalttıysa da Kırım’a çıkan müttefik kuvvetler ki, kendilerine son anda 20 bin askerle Piedmont Krallığı da katılmıştı. Alma ve Balaklava’yı ele geçirdiler. Bugünkü Paris Metrosu’nun iki önemli istasyonu bu muharebelerin adını taşır. 1855 Eylül’ünde Sivastopol limanı ele geçirildi. Tepedeki müstahkem kale el’an savunuluyordu. Bir müddet sonra Fransa mareşali Mac Mahon’un Malakoff tabyasını alması Rusya savunmasını tüketti.
Savaşın korkunç kayıplarının önemli bir kısmının ise muharebeden çok askerin beslenme bozukluğundan ileri gelen hastalıklar, yaralıların yeterli tedavi görememesinden ileri geldiği açıktı. Selimiye Kışlası bir müttefik hastanesi haline dönüştü. İstanbul’a kadar nakledilebilip de bu kışlada tedavi edilen yaralı hastalar için Florence Nightingale bir melek haline dönüştü. Şükran duyguları yanında kendisi için edepsizce dil uzatanlar da görülebilir ama Nightingale ve ekibinin hijyenik bir hemşirelik yaptıklarına şüphe yoktur. Unutmayalım buna yakın yıllarda İtalya, Avusturya ve Fransa’nın yaptığı savaş Solferino’da askerin feci durumu da beynelmilel bir sağlık kuruluşunun Kızılhaç’ın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Asrın gelişen silahlarına rağmen tıbbi müdahale ordularda aynı mükemmellikte gelişmemişti.

Çarpışmalar kıran kıranaydı
Rusya ordusu Gorçakov’un başkomutanlığı ile işe başladı. Balkanlar’daki savaş 1848 Polonya-Macaristan cephesinin komutanı Paskiyeviç’in onun yerini almasıyla devam etti. Silifke muhafızı Musa Paşa da Türk mevkilerini savunuyordu. Paskiyeviç ağır yaralandı, Musa Paşa ise şehit düştü. Rusya ve Türkiye orduları diğer milletlerin muharebesinde görülmeyecek şekilde komutanların bile kalabalık sayıda yaralandığı ve hayatlarını kaybettiği savaşlar olmuştur. Çarpışmalar daima kıran kıranaydı. Tanzimat reformları, bilhassa askeri reformlar etkisini göstermeye başlamıştı. Türk Ordusu’nda teçhizat mükemmeldi. Kurmaylık hizmetleri ve komutanların niteliği asra uygundu. 1849 mültecisi Polonya-Macar asıllı Sadık Rıfat Paşa ve Ömer Paşa gibi komutanlar önemli başarılara imza attılar. Savaş Rusya’nın demiryolu politikasının kötülüğünü, Kırım’a iaşenin ve cephenin sevkinin zorluğunu gösterdi, bundan sonra Rusya’nın ilk yaptığı iş Kefe’den Moskova’ya kadar demiryolunu bağlamak olmuştur. (Yani bir yazarımızın romanında belirttiği gibi büyük annenin ve büyük dedenin at sırtında büyük aşk seferleri yapmalarına aslında lüzum yoktur.)

19’uncu yılın dar kanalları
Türkiye reformlarının başarıya ulaştığını gördü, bizzat Kırım-İstanbul arasında telgraf hattının kurulmuş olması günlük muharebe haberlerinin günü gününe başkentte bilinmesine yardımcı oluyordu. Rusya ise bu savaşın dehşetini Tolstoy’un “Sivastopol 1853” romanından takip etti. Çariçe’nin ve savaş erkânının dahi Rusya’nın yaşadığı dehşeti burada izlediği görülüyor. Kırım Savaşı sonunda Rusya’daki aydın ve aristokrat çevrelerde Batı Avrupa düşmanlığı had safhaya çıktı, benzer gelişmenin Osmanlı başkentinde görülmediği ama Rusya’ya karşı politikanın değişmez biçimde yerleşeceği açıktır. Halk batılılara karşı bizimle Moskof’a karşı savaşan insanlar olarak bir gönül yakınlığı hissetti. 1856 Paris Kongresi’nde Avrupa büyük devletleri uyumuna (Council Europe) alındık. Ama Türkiye’nin dış borç macerası da Dolmabahçe’nin inşası yüzünden değil aslında bu savaş dolayısıyla başladı. 19’uncu yüzyıl Türkiye’nin Rusya’yla geçirdiği savaşlar yüzünden hayli dar kanallara girmiştir; aynı şey Rusya tarihi için de doğrudur.