İlber Ortaylı

İlber Ortaylı

Tüm Yazıları

II. Dünya Savaşı’nın seyrini değiştiren Normandiya Çıkarması 70 yıl önce, 6 Haziran 1944’te başladı. Müttefikler Alman ordusuna karşı ilk gün çok kayıp verse de sonuçta zafer onların oldu

Avrupa kıtası 1941 yılında müttefik İtalya; hayırhah (tarafsız), daha doğrusu Alman Reich’ının dünyayla ilişkilerinde ve mali işlemlerinde kaçınılmaz olarak kullanacağı İsviçre, müttefik İber Yarımadası ve kendisine kafa sallayıp gereğini yapan İsveç dışında tümüyle Alman Reich’ının hükmü altındaydı. Avrupa olmadığı her zaman, her cephede, her düşünce grubunda tekrarlanan İngiltere, kıtadaki tek karşı savaşandı. Girit’in üs edilmesi; buna karşın Malta ve Kıbrıs’ın elan Britanya’nın elinde kalmasıyla Akdeniz’deki yığılım noktaları da karşı karşıya gelmişti. II. Dünya Savaşı’nın ünlü Alman komutanı Rommel, Kuzey Afrika’daydı ama Mısır’da takılacaktır; El Alemeyn’de Montgomery onu durdurdu (kasım 1942).
Leningrad, Moskova ve Stalingrad direniyor, Almanya Kafkaslar’ı geçemiyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nin savaşa girmesi savaşın kaderini değiştirecektir.

Başarılı bir operasyon
1941 yılı sonu dönüm noktasıydı; Sovyet Rusya’nın savaş hazırlığının tam olmadığı ve Molotov-Ribbentrop Paktı’nın nedeni anlaşılmıştı. Haziran 1941’de başlayan Rusya savaşı yani Barbarossa harekatının ilk andaki başarısı sadece Alman ordularının sözü çok edilen savaş gücünden ve dahiyane stratejisinden ileri gelmiyordu. Sovyetler Birliği üç askere bir tüfek hesabı savaşa başlamıştı. Mühimmat yetersizliği vardı. Volga boyundaki traktör fabrikaları tank üretimine geçti ama Batılılarla ittifak kaçınılmazdı. Daha da önemlisi Batılıların da Rusya ile ittifak yapmaları kaçınılmazdı. Sovyet Rusya’nın ise bu ittifakın başından beri ısrarla ve sinirli bir üslupla tekrarladığı tek talebi vardı: Almanya’ya karşı Rusya savaşını destekleyecek yeni bir cephe açılması.
Müttefikler 1941 yılında Rusya ile birlikte İran’ı işgal etti. Amerika onlara 1943’te katıldı. Güneyden, Basra Körfezi’nden Kızıl Ordu’nun ihtiyacı olan mühimmat akışı ve savunma desteği verilecekti. Bu başarılı bir operasyondu. Almanlara meyleden İran hükümdarı Şah Rıza Pehlevi tahtından indirildi ve Güney Afrika’ya sürgüne yollandı. Yerine geçen oğlu ve onun etrafı Batı dünyasıyla uyum içinde bulunmaya hazırdı.

Harekat erken başladı
Bunlara rağmen 28 Kasım-1 Aralık 1943 tarihlerinde toplanan Tahran Konferansı dahil, Sovyet Rusya’nın haklı olarak batıda cephe açma ısrarı devam ediyordu. Sorun Batılıların cepheyi güneyde mi yoksa kuzeyde mi açacaklarıdır. İkisi de oldu ama asıl cephe ve Avrupa’ya nüfuzun ağırlık noktası güneyden, yani İtalya’dan çok, Normandiya olacaktır. Beklenmeyen zamanda, tahminlerden iki ay kadar önce, 6 Haziran 1944’te Normandiya Çıkarması başladı.
Çıkarmanın ilk günü fırtınadan dolayı daha gemilerinde serseme dönen müttefik askerleri kumsalda Alman savunması karşısında bir hayli kayıp da verdiler. Normandiya Çıkarması Montgomery’nin ve Eisenhower’ın isimlerinin ebedileştiği bir askeri olaydır. Avrupa aylar süren muharebelerle kurtuldu.
Doğu cephesinde ise Sovyet Rusya saptanan hedefi bile geçti. Berlin madalyası Kızıl Ordu’da önemli bir nişandı. Burada bir konuyu ele almak gerekir: Türkiye’nin tarafsızlığı... Üstümüzde 1941 haziranına kadar ağır bir Alman kabusu vardı. Almanya Sovyetler’e karşı savaşa giriştikten sonra bir müddet daha bu çekince devam etti. Türkiye müttefiklerin hoşuna gitmeyecek birtakım şeylere girişmemiştir, aynı şekilde 1944 sonlarına kadar Almanya’nın hoşuna gitmeyecek işlemlerden de çekindi.

Türkiye’nin iyi kararı
Bunlardan birisi müttefiklerle yakınlaşma ve mesela İngilizlerin tasvip etmeyeceği Filistin’e Yahudi göçüne izin vermemek ama hassaten Türkiye’de Yahudi sığınma alanlarına izin vermemekti. Bunu
o gün için bir antisemitizm diye vurgulamak abartmadır. Öte yandan bazı çevrelerin tekrarladığı gibi Almanların 1943’te İtalyanlardan işgal ettiği 12 Adalar’ı 1944’te çekilirken bize bırakma teklifinin reddedilmesi ise basit bir çekincenin ötesinde isabetli bir stratejik karardır. Almanya ile bir işbirliği demek olan 12 Adalar’ın ilhakı aynı zamanda müttefiklerin düşmanlığını ve Türkiye’ye fiili müdahaleyi davet edecekti. Bilhassa Kızıl Ordu’nun fiili müdahalesinden sonra neler doğacağını düşünmek dahi bir kabustur.
Savaştan çekinen Türkiye’nin en isabetli kararı herhalde Almanlarla bu gibi yakın işlere girmeme konusunda gösterdiği olağanüstü dikkattir. Müttefikler, özellikle İngiltere, Türkiye’nin savaşa erken girmesini istedi ama vâdettiği yardım böyle bir savaşta ordunun en zaruri ihtiyaçlarını bile karşılamaktan çok uzaktı. Kahire görüşmeleri sırasında Winston Churchill’in savaşa girme ısrarını İsmet Paşa, “Sizin bu karargahı kaç uçak koruyor?” sorusuyla karşılamıştı çünkü Churchill’in savaşa davet ettiği Türkiye’ye vâdettiği uçak sayısı da o civardaydı.