İyi Bayramlar...

       ÖNCEKİ gün (15 Ocak) Nazım Hikmet'in doğum günüydü. Hem onu kutlamak hem de güne keyifli başlamak için Taranta Babu'ya beşinci Mektup'u açtım önüme.
"Görmek/ işitmek/ duymak/ düşünmek/ ve konuşmak/ koşmak alabildiğine/ başı dolu/ başı boş/ koş - mak.../ Hehehey Taranta Babu hehehey/ yaşamak ne güzel şey/ anasını sattığımın/ yaşamak ne güzel şey.../ (...) Düşün TARANTA - BABU!/ insanoğlunun yüreği/ kafası kolu/ yedi kat yerin altından çekip çıkarıp/ öyle ateş gözlü çelik allahlar yaratmış ki/ kara toprağı bir yumrukta yere serebilir,/ yılda bir veren nar/ bin verebilir./ Ve dünya öyle büyük,/ öyle güzel/ öyle sonsuz ki deniz kıyıları/ her gece hepimiz yanyana uzanıp yaldızlı kumlara/ yıldızlı suların türküsünü dinleyebiliriz.../ Yaşamak ne güzel şey Taranta - Babu yaşamak ne güzel şey.../ Anlayarak bir usta kitap gibi/ bir sevda şarkısı gibi duyup/ bir çocuk gibi şaşarak YAŞAMAK.../ Yaşamak; birer birer/ ve hep beraber ipekli kumaş dokur gibi.../ Hep bir ağızdan/ sevinçli bir destan okur gibi YAŞAMAK.../ Yaşamak.../ Ne acaip iştir ki/ bu ne mene gidiştir ki TARANTA - BABU/ bugün bu/ "bu inanılmayacak kadar güzel"/ bu anlatılamayacak kadar sevinçli şey/ böyle zor/ bu kadar dar/ böyle kanlı/ bu denlü kepaze..."
Biliyorum, önümüz bayram, yaşamının harikuladeliğinden, inanılmayacak kadar güzel, anlatılamayacak kadar savinçli yanlarından söz edip, zorluğunu, darlığını, kepazeliğini bir yana bırakmam bekleniyor benden. Ama olmuyor, olmuyor, olmuyor...
"Haluk Kırcı susma hakkını kullanıyor" lafını duyduğumdan, okuduğumdan beri hiç olmuyor... 1978'i hatırlıyorum. Ya Bahçelievler katliamında yalnız susma ya da konuşma hakkı değil, eğitim görme hakkı, inandığı partiye üye olma hakkı, sevme hakkı, görmek, işitmek, duymak, düşünmek ve koşmak, koşmak, koşmak hakkı ve yaşamak hakkı elinden alınan, gasp edilen, yedi gencin hakları! "Yaşamak ne güzel şey, anasını sattığımın, yaşamak ne güzel şey" diyemeden, eterle bayıltılan, telle boğazlanan, kafalarına, ciğerlerine, böbreklerine kurşun sıkılan yedi gencin yok edilen tüm hakları!!!
Şiirle gerçek, düşle karabasan, kabusla yaşamak arasında gidip gelirken ve artık birini ötekinden ayıramaz olurken, aynı gün karşıma Ercüment İşleyen'in haberi çıkıyor: Çete davalarına bakan hukukçular, "Siyasetçiler doğruyu söylemiyor. Bu yasalarla Türkiye çetelerle mücadele edemez" diyor. Yargının bağımsız olmadığını, Türk Ceza Kanunu'nun yetersiz olduğunu söylüyorlar. Çetelerle mücadeleyi mümkün kılacak yasa tasarısı ise üç yıldır yürürlüğe giremiyor.
Adalet, siyasi iktidardan sorulursa... Güvenlik, emniyet, siyasi iktidardansorulursa... Hak hukuk, çetelerden sorulursa... Katiller, devletin ileride gurur duyacağı işlerde çalıştırılırsa... Çıkar ilişkileri, en büyük pislikleri aklamaya yeterse... Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa...
Şu sırada yurttaştan yurttaşlara, yurttaştan siyası partilere çağrı yapılıyor.
"Temiz Aday, Temiz Meclis - KİRLİYE OY YOK!" başlığı altında şöyle deniyor: "Güvenilir, saygın, temiz bir Meclis istiyorum. Bu nedenle, adı çetelerle birlikte anılan kişileri aday gösteren parti, kendi partim bile olsa oy vermeyeceğim! Görüşü, inancı ne olursa olsun, hangi partiye yakınlık duyarsa duysun, herkesi, çetelerin, mafyanın, silahın hakim olmadığı, onurlu ve itibarlı bir Türkiye ve temiz bir Meclis için bu kampanyayı desteklemeye çağırıyorum."
Adınızı, soyadınızı, mesleğinizi yazıp, imzanızı atıp (212) 245 34 78 ya da 243 51 30'a fakslayın.
Hepinize mutlu bayramlar diliyorum... Bir de bayram armağanı. Nazım'dan:
"En güzel deniz/ henüz gidilmemiş olanıdır./ En güzel çocuk,/ henüz büyümedi,/ En güzel günlerimiz/ henüz yaşamadıklarımız./ Ve sana söylemek istediğim en güzel söz/ henüz söylememiş olduğum sözdür."





Yazara E-Posta: z.oral@milliyet.com.tr