Oktay AKBAL
TEKRAR söylüyorum, asıl öncelikle çözülmesi gereken şudur: CHP'de buyruk mu işleyecek, hukuk mu işleyecektir. Buna karar vereceğiz. Daha açık söylüyorum, vereceğiniz karar şudur: Demokratik bir partinin kanunlara saygılı özgür üyeleri mi olacağız, yoksa kapı kulları mı olacağız, karar sizindir."
5 Mayıs 1972 yılındaki olağanüstü CHP kurultayında Bülent Ecevit, Genel Başkan İsmet İnönü'ye karşı böyle konuşuyordu!
Şimdi de, DSP'nin genç milletvekilleri hemen hemen aynı sözleri söylüyor, parti içinde 'kanunlara saygılı' olmak, 'kapı kulları olmamak' savaşımını veriyorlar. Bu yüzden de DSP'den teker teker atılıyorlar. Ecevit zamanla İsmet İnönü'nün yerini almış, kendisine karşı eleştiriler yöneltenleri partinin dışına göndermiştir.
5 Mayıs 1972 olağanüstü kurultayında Bülent Ecevit eski genel sekreter durumunda idi. Ama seksen yaşını geçmiş tarihsel lider İsmet Paşa'ya karşı, çevresine topladığı genç aydınlarla birlikte isyan bayrağını açmıştı. Gerçi her şey bu kurultay öncesinde ortaya çıkmıştı, Ecevit ve arkadaşlarının parti yönetimini ele geçirmek amacında oldukları biliniyordu. Ama İsmet Paşa, bugün Ecevit'in yaptığını yapmamış, yani isyankar milletvekillerini başta Ecevit'i parti dışına atmayı düşünmemiştir. Şu yazgının işine bakın, bugün Ecevit, İsmet Paşa kadar da hoşgörülü, anlayışlı olamıyor!
CHP'nin lider değiştirdiği ünlü kurultayda en büyük rolü, İsmet Paşa'yı 'milli şef'likten, vazgeçilmez genel başkanlıktan düşürmekte en büyük çabayı, o günlerde CHP Genel Sekreteri olan ve olanca gücüyle Ecevit'in yanında yer alan Dr. Kamil Kırıkoğlu oynamıştı. Ne diyordu Kırıkoğlu:
"Partiyi bir şef partisi, partilileri emir kulu, robotlar olmak bahtsızlığından kurtarmak için sonuna kadar direndik. Genel Başkan'ın tüzük dışı isteklerine hayır dedim. İnönü'ye saygı onun yetkilerine saygılı olmak demektir, bunun ötesi orta çağ köleliği, mürailik, dalkavukluktur. Bu partinin şahıs partisi olmayacağını herkesin bilmesi zamanı gelmiştir."
Bülent Ecevit, Genel Başkan seçildi, bir sonraki kurultayda İsmet Paşa, CHP'nin yeni liderini ceketinin düğmelerini ilikleyerek, saygıyla kutladı. Böylece 1950'de gösterdiği demokratik tutum ve anlayışı kendi partisindeki liderlik değişiminde de gösterdi. CHP, yeni lideriyle 'ortanın solu' adı verilen bir programı izlemeye başladı.
Ne var ki, Ecevit'in zafer kazanmasında en büyük etken olan genel sekreter Kırıkoğlu bir süre sonra görevinden alındı. Kırıkoğlu hastanede ölüm yatağındayken bile CHP Genel Başkanı onu yoklamaya gelmedi. Bütün bunlar yakın tarihin yapraklarında yazılıdır.
Biz, bütün bunları gün gün yaşadık! Yazdık da!.. Umduk ki, Ecevit parti içinde gerçek bir demokratik yönetim kuracak, bunu sonuna kadar uygulayacaktır. Tek tek eliyle seçip liste başlarına yerleştirdiği genç aydınlar neden birer birer partiden koptular ya da koparıldılar? Neden, CHP'deki tutumu beğenmeyerek DSP'ye geçenler, bir iki yıl sonra yeniden eski partilerine döndüler? Demek, CHP'deki lider sultası, DSP'dekinden daha iyi! Hiç değilse kafası kızınca partiden atmak diye bir şey şimdilik yok!
İlk kadın TBMM Başkan Vekilimiz sayın Nermin Neftçi'nin
"Demokrasinin Kilittaşı" (Desav Yayınları)'nda çıkan anılarını okurken butün bu geçmiş olayları bir kez daha yaşadım. Demokrasi, sol, halkçılık, insanlık, hoşgörü diye diye ne yanlışlıklar yapılmış, Neftçi'nin kitabında hepsi var.
Son kırk - elli yılın olayları, daha da çok CHP içinde kopan fırtınalar!.. İlgiyle okunmaya değer bir anılar toplamı...
Yirmi beş yıl önce 'demokratik bir partinin özgür üyeleri mi olacağız, yoksa kapı kulu mu?' diye İsmet İnönü'ye bayrak açan bir Bülent Ecevit'in DSP'nin genç milletvekillerini kapı kulları sayması, bunu kabul etmezlerse onlara kapının dışını göstermesi, yarının
siyaset tarihçilerinin gözünde önemli bir olay sayılacaktır. Üstelik de bugün partisinden kopan, koparılan o milletvekillerini araştırarak, güvenerek parlamentoya getirenin de genel başkanın kendisi olduğunu düşünürsek!..
Zaman geçmiş her şey değişmiş! Ama zamanın bu dönüşümde bir suçu yok! Değişen, başkalaşan insanoğlu!