Şezlongda
Jack Johnson
“Sleep Through the Static”, 2008
Esasen sörfçü olan, sonradan bacağı sakatlanınca gitara merak salan bir adam Jack Johnson. Ben Harper’ın da kankası. Müziği acayip sakin ve pozitif. Yaşam tarzı da öyle. Rock yıldızları Los Angeles’ta partilerde takılırken Jack Johnson karavanına karısı ve çocuklarını alıp Avustralya’yı dolaşıyor mesela. O yüzden seviyorum kendisini. Bu albüm 5 buçuk milyon sattı. Bu kıtlıkta...
Jackson 5
“Third Album”, 1970
Michael Jackson’ın ardından en çok hatırlanan şey “Thriller” albümü ve o döneme ait şarkılar. Halbuki Jackson 5 döneminde ne gizli hazineler var yeniden dolaşıma sokulacak. Mesela “Ready or Not”. Fugees’in söylediği 90’lar sonu hit’idir. Orijinali bu albümde. Çok özel bir albüm. Tatil boyu fonda dönsün. Bir süre sonra müptelası olacaksınız.
Yolda dinlenecekler
“Artık yol mu kaldı? Herkes uçağa binip Bodrum’a, Çeşme’ye gidiyor” dediğinizi biliyorum. Ama ben yol severim. Benzincilerde durup yüzümü yıkamayı, çay içmeyi, aklıma esen her sahilde durup denize atlamayı, köy yollarına girip arabanın altını haşat etmeyi, yol kenarında akan suların altından geçmeyi, ön cama yapışan böcekleri silmeyi, gittiğim yere varınca iki büklüm olmuş halde arabadan çıkmayı severim. Ve bu sefer yol şarkılarım şöyle...
The Kooks / “Konk”, 2008
İlk dinlediğimde çok tanıdığım bir şeye benzettim Kooks’u ama ne olduğunu hiç bulamadım. Her iyi şey başka bir iyi şeye benziyor. İki-üç yıl kadar önce Rolling Stones’un ön grubu olarak tanınmışlardı. Grubun ikinci albümü Konk, “See the Sun” isimli şarkıyla açılıyor. Merhaba tatil, merhaba işsiz güçsüz avare tatil günü, merhaba güneş... Açılış o açılış.
Band of Horses
“Everything All the Time”, 2006
“Southern rock” diye bir kavram vardır. 70’lerde America bu işin piriymiş. Şimdi bence bu adamlar var. İkinci albümleri 2008’de çıktı, bu ilk albümleri. Yol dedin mi koy, tekrara al, gaza bas.
Red Hot Chili Peppers
“Californication”, 1999
Dinleyebileceğiniz en iyi yol albümlerinden. “Road Trippin” diye bir şarkı var. Tekrara alır, camdan gelen geçeni izlerim sağ koltukta...
“Terso” durumlar için
Soundgarden / “Superunknown”, 1994
Tatilde işler her zaman iyi gitmeyebilir. Kavga dövüş bol olur, tartışma çıkar, polemik olur... Sert bir şeylere her zaman ihtiyacınız olabilir. Ben bu durumlarda Soundgarden bulundururum. Özellikle “Superunknown” albümünü. En güzel albümü o mu, hayır. Ama serttir ha... Fena çarpar. Ayıksanız bayıltır, bayıksanız ayıltır.
“80’ler kontenjanı”
Hall&Oates / “Greatest Hits”, 1997
Her zaman bu tip bir kontenjanım vardır. Ne zaman canımın çekeceği belli olmaz. Bu sefer hakkımı bayağı derinlerden kullanıyorum. Hall&Oates deyince o ne diye baktığınızın farkındayım. Ama dinleyince hit şarkılarını illa hatırlarsınız. “Say It Isn’t So” olsun, “Maneater” olsun... iPod’umun baştacı. Pozitif ve gamsız... Mesaj yok, tıraş yok. Mutluluk var.
Sabaha karşı
Bat for Lashes / “Two Suns”, 2009
Martin Scorsese’nin “After Hours” filmini izlemediyseniz hemen izleyin. Gece yarısından sonra sabaha kadar her şey olabilir hayatta. Tatilde yıldızların altında, gece artık iyisiyle kötüsüyle biterken çok şık olur. Hafif karanlık, ama öylesi makbul o saatte.
Olmazsa olmazlar
Duman
“Eski Köprünün Altında”, 1999
Duman’ın ilk albümü artık klasikler arasında. Tatilde öncelikli dinleme listeme girmez ama ne zaman lazım olacağı da belli olmaz. Ben bu albümü genellikle ortamda radikal bir değişiklik yapmak istediğim zamanlarda dinlerim. Mesela gecenin bir saatinden sonra verandadaki yemek masasında muhabbetler tekrara girmeye başladığı noktada başvurun. Ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Şebnem Ferah
“Kadın”, 1999
Şebnem’in ilk albümü “Kadın” yayımlandığında o sıra tatilde kullandığımız kiralık arabanın kasetçalarına bir tane koymuştuk. Marmaris ile Göcek arasında geçen tatilin fon müziği olmuştu. Kah eğlendirir kah hüzünlendirir. Yanınızda mutlaka olması lazım.
Sahilde parti kafası
Empire of the Sun
“Walking on a Dream”, 2008
İlle tanım yapmak gerekirse Avustralyalı ikili son biri iki yılda dünyada yayılmaya başlayan saykodelik pop tarzına yakın biraz. MGMT gibi mesela. Ama siz boşverin bu tanımları. İlk duyduğumda itici buldum. Ancak sevgi ve nefret birbirine çok yakın hisler. Bence bu yazın en güzel yeni şarkıları bu albümde. 2008’de yayımlandı ama yeni ünlendi dünyada.
Groove Armada
“Soundboy Rock”, 2007
Bu albümde her türden, her kafadan 18 şarkı var. Dinlediğim en iyi parti albümlerinden. Reggae’den en top dans ritimlerine tek geçerim. Bu varsa iPod’umda kendimi daha rahat hissederim.
The Beach Boys
“Surfin’ Safari”, 1962
Beach Boys olmadan tatil kafasına geçemem. Albüm 1962 yılında yayımlanmış bir klasiktir. Ne zaman nerede dinliyor olursam olayım kendimi tatilde hissederim. Ayıptır söylemesi evde orijinal 12 inç plak versiyonu da mevcuttur. Beach Boys’un esas şahane albümü “Pet Sounds”dur aslında, ama şefiniz tatil için şezlongda bol buzlu long island iced tea eşliğinde bu albümü öneriyor. Afiyet olsun.
Yuksek diye biri
Şu aralar hangi mühim festivale baksanız sanatçı listesinde bir adet “Yuksek” yazısı var. Nedir bu Yuksek diye merak ederken Melis Danişmend hafifmuzik.org’da konuyu açıklamış. Yuksek “u” ile yazılıyor. Fransız bir DJ. Şu sıra dans pistlerinde hayli popüler. MySpace’te bir sayfası var. Orada diyor ki “Lütfen Türkiye’den artık sen Türk müsün diye mesaj atmayın, değilim.”
Peki ne alaka? Asıl adı Pierre-Alexandre Busson. Meğer Yuksek ismini tamamen tesadüfen almış. Grafik olarak güzel duruyor diye. Ve sonra bakmış ki bu kelime Türkçede “high” anlamına geliyor. Pek hoşuna gitmiş. High İngilizcede kafası iyi anlamında da kullanılıyor. Yuksek’in MySpace sayfasında şöyle bir de Beşiktaş bayrağı var.
Artık organizatörler Yuksek’e Türkiye’den bir davet atarlar herhalde. myspace.com/yuksek