Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Meghan ve Harry’nin dünyanın en lüzumsuz iki insanı olduğu fikri bu kadar net ifade edilmese de hayli yaygın bir algı olmaya başladı İngiltere’de. Yapma mağduriyetleri, özenle planlanmış doğallıkları, her adımı PR faaliyeti hayatları giderek daha az “relevant” olmaya başladı. “Relevant” İngilizcede “konuyla alakalı” demek. Yani gündemle, İngiltere’yle, dünyayla, gerçek hayatla alakasını kaybetti bu ikili. Görenin “Pardon da bana ne” dediği şey. “Kelalaka”.

Kelalakalık, Harry’nin “Spare” adlı kitabı ve yeni bir belgeselle de taçlandırılmış durumda. Bu, kraliyet ailesinin asil üyesi olmak ve saygı görmek için yırtınan ama bir yandan da kraliyetin getirip mensuplarının sırtına yüklediği görevlerden muaf olmak için resmi görevlerinden 2020’de istifa etmiş çiftin, ilgi çekmek dışında tam olarak ne istediği, her PR adımında daha da anlaşılmaz oluyor. İşte bakın kitap çıktı, belgesel çekildi. Kimse hâlâ bir şey anlamıyor. “Sizin olayınız ne arkadaşım?”

Haberin Devamı

Hayatta bizler gibi sıradan insanların maruz kaldığı sıkıntıların belki de binde birine maruz kaldığı için kendini kurban ilan eden, yaptıkları için değil yapmadıkları için madalya bekleyen, devamlı pışpışlanmak isteyen kocaman bir bebek ve dünyayı isteyen hırslı karısı dışında (ki bu tiplemelerle dolu dünya) hâlâ bir şey görünmüyor.

Bu ikili, saltanatçılar tarafından, saltanatçı olmadıkları için sevilmiyor. Cumhuriyetçiler tarafından da saltanat mensubu olmaları sevilmemeleri için yeterli. “Biz bu vasıfsız insanlara neden vergilerimizle bakıyoruz, neden biz vergi veriyoruz da kraliyet mensupları vergiden muaf?” gibi soruları soranların sayısı Harry ve Meghan sayesinde giderek artmakta Britanya’da. İkili, Britanya’da cumhuriyetçi fikrin meşru argümanlar üretmesine önemli katkılarda bulunuyor şu ara.

Ülkede geçim sıkıntısı elle tutulur, gözle görülür derecede halkı etkiler, günlük yaşam alışkanlıklarını değiştirirken, işte bazıları da halkın Harry ve Meghan’ın mağduriyetine üzülmesini bekliyor.

Elbette magazin, tıpkı futbol gibi en büyük uyuşturucu. Yersen de övsen de magazine daldın mı maaşının yarısını ısınmaya, diğer yarısını kiraya verdiğini, muhtemelen hiç ev sahibi olamayacağını, çocuklarını doğru dürüst okullarda okutmak için muhtemelen banka falan soyman falan gerektiğini unutuyorsun. Varsa yoksa Meghan mağdur, Harry mağdur. Olay budur.

Haberin Devamı

Noel manzaraları

Londra’da yaşamaya başladıktan sonra fark ettiğim bir şey var. Noel ekonomisi bizim bayram ekonomisine benziyor. Duygusallıklar, ailenin öne çıkarılması falan… Bunlar zaten benzer de ben işin pratiğini de benzetiyorum. Şeker Bayramı’nda şeker, tatlı; Kurban Bayramı’nda kurban satışlarının olması gibi Noel demek çam ağacı satışı demek. Her köşe başı, vakıflar, yardım kuruluşları, bakkal, market, herkes çam ağacı işine giriyor. İnsanlar çeşitli ebatlarda ağaçların önünde satıcılarla pazarlık ediyor. Çocuklar heyecanla ağaçları süzüyor. Açıkçası, bu sahneler oldukça enteresan bir şekilde bana çocukken babamla gittiğimiz kurban pazarlarındaki pazarlıkları hatırlattı. İngiltere’nin Kurban Bayramı Noel’dir.

Haberin Devamı

Britanya Çam Ağacı Yetiştiricileri Derneği web sitesinde yer alan bilgilere göre her yıl 8-10 milyon civarında gerçek ağaç satılıyor. Yapay ağaç alanlar daha fazla. Anketlerde insanların yüzde 30-40’ı bir dine mensubum, dindarım falan dese de evlerin yüzde 85’inde Noel ağacı oluyor. Yani ağacın dindarlıkla değil insanlıkla, âdet ve gelenekle bir ilgisi var. İngiltere’deki ağaçlar yetmediği için İskandinavya’dan ağaç ithalatı hayli popüler. Ama çam ağacı çiftlikleri İngiltere’de de hayli fazla.

İnsan boyunda bir çam ağacının fiyatı 60-80 pound arasında. Lüks semtlerde aksesuarı ayağı şu bu derken 100 pound’unuzu alıyorlar.

Gazeteler web sitelerinde “Ucuz çamı nereden alırsınız: Aldi’den Ikea’ya 20 öneri” falan gibi galerilerle tık peşine düşüyor.

Bütün bunlara bakınca, “Bazı şeyler aşırı farklı gibi dururken aslında ne kadar da aynı” diye düşünmeden edemiyorum. Modern yaşamın kültürel kodları içinde “farklılıklar” muhabbetini abarttığımızı düşünüyorum.