BAŞBAKAN’DAN İKİNCİ BALKON

Güne mutsuz, umutsuz başladım.. Aslında sabahın erken saatlerinde güzel bir tenis maçı yapmıştım ama o bile içimdeki sıkıntıyı atmadı..
Yüreğimi sıkan bir şeyler vardı.. Kabul edemediğim.. Demokrasi dışı bulduğum..
Ülkem adına üzüldüğüm..
Böyle bir ortamda pazar yazısı yazmak, bir mekândan, bir güzellikten, hayatın başka yönlerinden söz etmek içimden gelmiyordu..
Belki de sıkıntım bu yüzdendi..
*
Sonra bir ara Başbakan’ı dinledim.. Sıkıntım dağılır gibi oldu, karamsarlığım hafifledi, biraz olsa da umutlandım.. Açıkça heyecanlandım..
Niye mi?
Gelin önyargıları, ön şartları bir kenara bırakarak özgürce konuşalım dediği için..
Çok önemsedim..
Çünkü 12 Haziran gecesi ‘hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ diye özetlenecek balkon konuşmasının devamı gibiydi..
Daha da ötesi.. Karamsarlığımı dağıtan..
Yeni anayasa mümkün olduğu kadar geniş bir uzlaşmanın ürünü olsun demesiydi..
Yasalarda çok ciddi bir reforma ihtiyaç var saptamasıydı..
Muhalefet en az iktidar kadar önemli diye seslenmesiydi..
Dünün parametrelerinin dünde kaldığını söylemesiydi..
Yüzde 50’nin neden oy verdiğinden ziyade yüzde 50’nin bize niye oy vermediğini istişare ediyoruz açıklamasıydı..
*
Gelelim en önemli sözüne..
O da şu..
Motoru tekleyen, kaportası yamuk yumuk olan arabayı yenileyelim..
*
Hepimizin dileği bu değil mi?
Türkiye adı verilen arabayı bu dönem el birliğiyle gıcır gıcır, yaptık yaptık..
Yapamadık, kaporta öyle bir dağılır ki; hepimiz bir yere savruluruz.. Kim ölür, kim yaralı çıkar orasını Allah bilir..
Ortada araba maraba da kalmaz..
*
Şimdi diyeceksiniz ki; birçok sıkıntının nedeni zaten bu iktidarın getirdiği yasalar, yaptığı uygulamalar..
Şimdi diyeceksiniz ki; Erdoğan güzel söyler ama yapmaz..
Haklı olabilirsiniz..
Ama durun biraz bekleyin..
Başbakan’ın çağrısına uyalım.. Önyargısız yaklaşalım..
Niye mi böyle yapalım..
Türkiye’nin ihtiyacı var da ondan.. Şanzıman dağılmak üzere!..

Erdoğan’a önyargısız ilk eleştiri
Özgürce konuşma çağrısı yapan, gelin el birliğiyle motoru tamir edelim diyen Başbakan’ın
eleştirilere karşı tahammül göstermesi lazım..
Bazıları sert olabilir, bazıları aşırı olabilir, bazıları haksız olabilir..
Sabırla dinlemesi gerekir..
Ana muhalefet liderinden başlayarak..
Kılıçdaroğlu dünkü çıkışında haklı.. Başbakan o güzel konuşmayı yaptıktan sonra salondan ayrıldı.. CHP liderini dinleme ihtiyacı duymadı..
Kılıçdaroğlu’nu bile dinlemiyorsa, bizi, sizi hiç dinlemez!..
Madem geçmişe sünger çekiyoruz.. Seçim öncesi yapılan hataları, günahları, sevapları dolaba kaldırıyoruz.. Yeni sayfa açıyoruz..
Gelin işe dinleyerek başlayalım..

Hakan Şükür gerçeği söyledi
Taze milletvekili Hakan Şükür’e Hatip Dicle’nin durumu sorulunca; ‘büyüklerimiz, bakanlarımız bilir’ dedi ya..
Sen misin diyen..
Sen ne biçim milletvekilisin, fikrin yok mu diyen mi ararsın.. Madem bilmiyorsun neden milletvekili oldun diyen mi?
Hakan Şükür herkesin bildiği ama telaffuz etmediği gerçeği saflıkla dile getirdi.. Dürüstçe davrandı, laf oyununa girmedi..
Hepimiz biliyoruz ki.. Bütün partilerin büyükleri var.. Üç kişi, beş kişi.. Milletvekilleri o büyüklerin söylediklerine bakıyor.. Çünkü ne söyleneceğini o büyükler belirliyor.. Milletvekillerinin çoğu zaman suskun kalmasının nedeni bu.. Büyüklerinin ne diyeceğini bilememesi..
Peki, o büyükler de birilerini soruyor mu?
Evet.. Aslında onlar aracı..
Onlar da liderlerine soruyor..
Sistem bu..
Bu yüzden liderler demokrasisi diyoruz ya..
Hakan gerçeği dile getirdi diye vur abalıya yapmanın âlemi yok..

Birand Usta dualarım sana
Mehmet Ali Birand bu mesleğin duayenlerindendir.. Televizyonculuğun piridir.. Beraber çalışana da çalışmayana da çok şey öğretmiştir.. Yazılı basından kopup da televizyona bulaşan çoğu kişi Mehmet Ali Birand’ı örnek almıştır..
Bu sebeple mesleğin ustasıdır..
Seçim akşamı Kanal D ekranında beraberdik.. Bomba gibiydi.. İnanıyorum ki, ekim ayında yeni yayın dönemi açılırken aynı ekranda bomba gibi olacak..
Geçmiş olsun, dualarımız seninle usta..