CHP’NİN EYLÜL RANDEVUSU

Eylül ayında önemli şeyler olacağa benziyor.. Kılıçdaroğlu bunun işaretlerini verdi..
Son grup konuşmasında milletvekillerine; ‘1 Eylül’e kadar tatil yapabilirsiniz 1 Eylül’den itibaren yeni bir süreç başlayacak’ dedi..
Nasıl bir süreç?
Geriye dönelim..
20-25 gün oluyor.. CHP lideri, yemin meselesi sürürken Fatih Altaylı’nın programına çıkmıştı..
Seçim sonuçlarını değerlendirirken kinayeli bir dille mealen şöyle konuşmuştu:
Gördük ki çiftçi parasız değilmiş, mazot alamama gibi bir derdi yokmuş..
Fındık üreticisi de hayatından memnunmuş..
Emeklinin geçinememe sorunu yokmuş..
İşsizlikte pek mühim değilmiş..
İşçinin, memurun da sıkıntısı kalmamış..
Biz var biliyorduk, bu tabloyu göz önüne alarak eylül ayında yeni politikalar üreteceğiz.
İki konuşmayı birleştirince ortaya şu sonuç çıkıyor..
CHP tatilden sonra kendini sorgulayacak.. Her alandaki politikasını gözden geçirecek.. Belki söylemini değiştirecek..
*
Ne bileyim..
Emeklilere geçinemeyen, ay sonunu getiremeyen giderek fakirleşen insanlar gözüyle bakmayacak..
Ne bileyim..
Kentlerin yoksul bölgelerinde yaşayan sendikasız işçileri, mutsuz umutsuz insanlar olarak görmeyecek..
Ne bileyim..
Şikâyet edenlerin neden yine iktidar partisine oy verdiğini anlamaya çalışacak..
Ne bileyim..
İşsizlerin gerçekten işsiz olup olmadıklarını araştıracak..
*
Her neyse.. Gördüğüm kadarıyla CHP’de sonbaharla birlikte çok şey değişecek..
Bakalım karşımıza nasıl bir CHP çıkacak!

Muhalefetin sesini kesmeyin
Muhalefet kötü şey değildir.. Tam tersi muhalif seslerin çıkması bir ülke için hayırlıdır..
Çok farklı seslerin yükseldiği ülkede gaz sıkışması yaşanmaz.. Talebi olan kesimler, talepleri seslendirildikçe rahatlar..
Muhalefetin sesini duyurma kanallarından biri de Meclis TV’dir.. Hatta en önemli kanal diyebiliriz..
Yeni dönemde partilerin grup konuşmaları miting gibi oluyor diye yayınlanmayacakmış..
Çok yanlış..
Niye mi?
İktidar da, muhalefet de ülkenin en ücra köşesine sesini nasıl duyuracak?
Bir sorum daha var..
Grup konuşmalarını haber kanalları yayınlayabilecek mi?
Evetse, haksız rekabet olur..
Başbakan’ın konuşması uzun uzun verilir, hatta tamamı yayınlanır.. Muhalefet üç beş dakikayla geçiştirilir..
Onlar da kendilerini verecek bir kanal bulurlar deniliyorsa, grup toplantıları yine miting gibi olur..
Maksat hasıl olmaz..
Kimseye yayın izni verilmezse bu sefer de seçmen, liderleri doğrudan dinlemekten mahrum kalır... Halk liderlerin görüşlerini ikinci elden öğrenmek zorunda kalır.. 1970’li yıllara, 1980’lı yıllara döneriz..
*
Grup toplantılarının bir başka boyutu var..
Dikkat ettiyseniz, Deniz Baykal grup konuşmasına ders verir gibi hazırlanırdı.. Konuları tane tane ayrıntılı anlatır, sonra kendi düşüncesini söylerdi..
Bir sohbette bunun nedenini sormuştum..
‘Ben sadece milletvekillerine, TV kanalıyla seçmene seslenmiyorum.. İl örgütlerine, ilçe başkanlarıma, ilçe örgütlerine de sesleniyorum.. Bakın bu mesele böyle böyle diye anlatıyorum’ demişti..
Bu kanalın kapanması demokrasiye hizmet etmez..

Marka yokmuş ki değeri olsun..
Ligin başıydı.. Sezon daha açılmamıştı.. Herkesin dilinde aynı söz vardı..
Ligin marka değeri..
Ligin marka değerini düşürmememiz gerekirmiş.. Bizim lig de Premier ligle aynı değerdeymiş..
Peki ne yapmamız lazımmış!
Hakem hatalarını saatlerce tartışmamamız, pozisyonları evire çevire göstermememiz, kötü, çirkin görüntüleri ekrana vermememiz..
Ligin marka değeri düşmesin diye bunları yaptık yapmasına da sezonu kapattığımız da gördük ki; ligin markası murkası yokmuş..
Değeri nasıl olsun ki..
*
Bırakın Savcı’nın bildiklerini, henüz açıklamadıklarını.. Sadece gazetelere yansıyanlara bakın..
Marka değerini korumak için çaba sarf ettiğimiz lig meğerse buymuş!..

Dağa çıkma yaşı
Bilinen şeylerdi, ama ilk kez akademik bir raporla karşımıza çıktı..
Dağa çıkma, PKK’ya katılım 15 yaşında başlıyormuş.. En büyük katılım yüzde 20 ile İstanbul’dan, peşinden Diyarbakır geliyor..
Bu mesele yıllardır konuşulur..
Konuya el atan; ‘dağa çıkış nedenlerini ortadan kaldırmalıyız’ diye sözü başlar..
Çocuk yaştakilerin dağa çıkış nedenleri tek tek sıralanır..
Yıllardır duyarız, ama bir şey yapılmaz..
Veya yapılamaz!..
Nihat Ali Özcan’ın araştırması bu gerçeği bir kez daha hatırlattı..
Ha, yıllardır şu da söylenir.. Kürt meselesinin çözümüne buradan başlanmalı..
Bir türlü başlanmaz..
Başlanamaz!..