Olan biteni iki üç kelimeyle özetleyelim: İsrail’in meydan okumasıdır..
Kime?
Türkiye’ye, ABD’ye, Avrupa’ya..
Aslında insanlığa..
Niye mi?
İsrail, o gemilerin kendi kontrolü dışında yüklerini Gazze’ye boşaltmasını istemiyor mu?
Mavi Marmara’ya doluşan 33 ülkeden 561 aktivistin (350’den fazlası Türk) insani yardım götürme hadisesini şova dönüştüreceğinden mi kaygılı?
Ambargosunun madara olmasından mı endişeli?
Bu eylemi cihat ilanı olarak mı görüyor?
İsteseydi daha sakin, daha müzakereci, daha ılımlı, daha anlayışlı yöntemle halledebilirdi..
İstemedi!..
Uluslararası camia da, diplomasi de, ikili ilişkiler de ipimde değil dedi.. Ben silahtan anlarım, ben şiddetten anlarım, benim bildiğin tek yöntem bu dedi..
Sabaha karşı, açık sularda giden sivil gemiye askeri operasyon düzenledi..
Suç mu?
Suç..
İsrail bu suçu bilerek işledi, gemilerin karasularına gelmesini bile beklemedi.. Hava indirme harekâtı düzenledi..
Sonuç katliam!.
Sonuç insanlık suçu!..
*
Ancak, heyecanlanıp, savaş nedenidir gazına gelip, misilleme şart dolduruşuna boyun eğip, İsrail’in oyununa gelmeyelim..
Doğru, İsrail’in yanına kâr kalmasın..
Doğru, İsrail bizim gemimizi vurdu.. Bizim insanlarımızı öldürdü, yaraladı..
Ama tek yöntem aynı yöntemi uygulamak değil.. Başbakan Erdoğan, İsrail’in insanlık dışı
tavırlarını, şiddetsever yönünü Davos’ta tüm dünyaya haykırdı..
Alkış aldı..
*
Akla hemen şu da geliyor.. Gemi saldırısı Davos’un misillemesi olabilir mi?
Olabilir!.. Davos’ta Türkiye haklıydı, şimdi de haklı..
İsrail’le aynı düzleme inmenin anlamı yok..
Unutmayalım..
Birleşmiş Milletler de, ABD de, Avrupa Birliği de, Arap dünyası da önemli bir sınav verecek..
İskenderun’da Suriyeli PKK’lılar da var mıydı?
Gemi olayının, İsrail saldırısının gölgesinde kalmaması lazım..
Kaynayıp gitmesin..
PKK’nın İskenderun’da altı askerimizi şehit ettiği, yedi askerimizi yaraladığı saldırı çok önemli..
PKK sahile indi, roketatarla denizcilerimize saldırdı..
Roket attığı yer dağ başı değil..
PKK oraya nasıl geldi?
Kaç kişiydiler?
Kaçınca nereye gittiler?
Oralarda mı gizleniyorlar, gidip geliyorlar mı?
CHP lideri Kılıçdaroğlu ile AKP Genel Başkan Yardımcısı Çelik’in ima ettiği gibi İsrail’in taşeronluğunu mu yaptılar?
Önemli sorular bunlar..
İskenderun’u duyunca benim aklıma hemen dibindeki Suriye geldi.. Biliyorsunuz, PKK militanlarının 1500’e yakını Suriye vatandaşı..
Suriye’de, merkezi otorite ile arası hoşnut olmayan 2 milyona yakın Kürt nüfus var..
Bu sebeple Şam, Suriyeli PKK’lılardan bize ne diyemez..
Hele vizeler kalktıktan sonra!..
Esat haklı da kendine de baksa!..
Yazacaktım, o günlerde gündem o kadar yoğundu ki fırsat bulamadım.. Galiba pek çok kişi aynı nedenle cevap veremedi..
İskenderun saldırısı hatırlattı..
Mayıs ayının ilk haftasında Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esat, İstanbul’a geldi.. Gazetecilerle yaptığı söyleşiyi okudum..
Aaa.. Bize PKK konusunda ders veriyor..
Akıl öğretmeye kalkıyor.. Kürt politikanız şöyle olsun falan diyor..
Şaşırdım..
*
PKK konusunda da, Kürtler konusunda da en son konuşacak merkez Şam’dır..
Çünkü Şam yıllarca Apo’ya hamilik yaptı.. Ev sahipliği yaptı.. PKK’nın bu hale gelmesinin kilometre taşlarını döşedi..
İkincisi, Şam Suriyeli Kürtlerin bir kısmını vatandaştan bile saymıyor..
(PKK dağdan inerse Suriyeli Kürtlerin nereye gideceği başlı başına bir sorun)
*
Esat, bize nasihat vermeye kalkmıştı dedik.. Şöyle demişti; Türkiye kendi sınırındaki Kürtleri ‘kardeşim sen etnik bir grup olarak Türklerle eşit ve özgür yaşayabilirsin’ diye ikna etmeli..
Bize söylüyor da kendi yapıyor mu?
Bıraktım geçmişteki politikasını, Türkiye’deki Kürtleri kışkırtmasını, kullanmasını, o defteri kapattık..
Sorum şu:
Şam, kendi Kürtlerine nasıl davranıyor? Kürtlerle Araplar eşit ve özgür vatandaş mı? Neden 1500 Suriye doğumlu Kürt, PKK saflarında?
Bi cevap gerekir..