Mehmet Tezkan

Mehmet Tezkan

mtezkan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bodrum’a çarşamba gittim, cuma döndüm.. Çarşamba yazdan kalma bir gün derler ya öyleydi.. İstanbul da aynıydı Bodrum da.. Ama büyük bir farkla....
Farkı izah edeyim..
Uçak, Milas-Bodrum havaalanına inişe geçti, hostesler iniş pozisyonunu aldı, son anonslar yapıldı, iniyoruz derken uçak gazladı, burnunu dikti, pisti pas geçti..
Ne oluyor diye soran çıkmadı, panik yaşanmadı.. Her zaman olurmuş gibi karşılandı..
İşte, İstanbul’la Bodrum’un arasındaki fark burada..
Dinginlikte..
Demek ki; sadece Bodrum’da yaşayanlar değil, Bodrum’a gidenler de anında dingin durumuna geçiyor..
Ruhları sükunet kaplıyor..
*
Merkeze indim, ilk durak Denizciler Derneği.. Sohbetlere kulak kabartınca Bodrum’un en büyük sorununu orada öğrendim..
Kalifiye eleman bulunamaması.. Gazetelere ilan veriyorlar, hava cıva.. Vasıfsız eleman çok, kalifiye yok..
Sonra, doğru Gümüşlük’e.. Dostların yayına..
Koca bir kış geçti, bakalım hayatta neler değişti!..
Mesela Metin; domates, biber yetiştirmekten vazgeçmiş.. Çok meşakkatli uğraşılmıyor dedi..
Küçük bahçesinde bu işe soyunurken uyarmıştım; uğraşma, köylüler 50 kuruşa satıyor, harcadığın suya değmez demiştim, dinlemedi..
Sana koklatmayacağım demişti; sözünde durdu.. İki yıl boyunca bir tek domates bile vermedi...
Yok, yok.. İnadından değil.. Yetiştiremedi de ondan..
İki yıl inat etti, bu yıl pes etmiş..
*
Hamit, teknesini çekmiş kıyıya kendini masa tenisine vurmuş.. Dalgıçtır; yaz, kış dalar.. Daha doğrusu kışları dalar.. Artık dalmıyor..
Balık yok, insanın morali bozuluyor dedi.. Çok değil, üç dört yıl önce on kişiye yetecek balıkla dönerlerdi.. Ahtapotlar da çabası.. Akşam meclisine ahtapotsuz oturmazdık..
Masa tenisi oynadınız mı derseniz?
Tenis oynamışlığımız var da masa tenisine 30 yıldır uzağız.. Oynadık yine de ama eşit şartlarda değil..
Kendilerinde 500 liralık raket vardı, bana 5 liralık raket verdiler..
Suntadan!..
*
Sedat ile Yekta kendini inşaat işlerine vermiş.. Tadilat falan derken müteahhit gibi olmuşlar..
Sedat spor hocasıdır.. Tatlı fırçalarıyla ünlüdür..
Gördüm; çıtı çıkmıyor, tam tersi dostları onu fırçalıyor.. Allah Allah alışılmadık bi durum..
Mesele çözüldü..
Sedat Hoca küçük bir kaza geçirmiş, üç kaburgayı kırmış.. Nasıl laf yetiştirsin ki zor nefes alıyordu..
Uyardım.. Fazla yüklenmeyin yazın acısını çıkartır dedim!..
*
Akşam oldu; yeni bir mekan açıldı, mutlaka görmen lazım dediler, davet ettiler..
Koyunbaba’da yol üstünde.. Aslında yer tam açılmamış.. Baharı bekliyorlar.. Yekta, telefon açalım da bir iki meze yapsın dedi; kış günü hazırlığı yoktur..
Dedik ama paldır küldür gittik.. Gittiğimizde mekanın ortaklarından Aynur Hanım elinde torbalarla alışverişten geliyordu.. Ortağı Yakup Bey, Teldolap’ın eski aşçısıymış..
Yakup; ne bulduksak bir şeyler uyduracağız dedi.. Mutfağa girdi..
Yaptıkça getirdi..
Şakşuka diye bilinen mezeyi balla çevirmiş.. Resmen Çin yemeği olmuş..
Sonra.. Cevizli portakallı kereviz salatası yaptı.. Ardından tahinli yoğurtlu patlıcan, lor peynirli kırmızı biber sarması..
Bunların adı ne dedim?
Adını daha koymamış.. Finalde yaprak ciğer geldi.. Zaten iddialı olduğu yemekler; antrikot tandır, kuzu dolması ve yaprak ciğermiş..
Ertesi gün cuma köftesine gittim.. Köfte önemli kriterdir..
Söyleyeceğim şu; ustanın eli lezzetli..
Haa.. ‘Cuma Köftesi’ demem şundan.. Geçen yıl başlattık, cuma namazı sonrası salata-köfte..
Mekanın adı mı?
Ehli Keyf!..
*
Gelelim dinginlik meselesine..
İstanbul’da, Ankara’da, Kayseri’de her neredeyse.. Mesela pazarla pazartesi farklıdır.. Hafta içiyle sonu.. Gümüşlük’te farklı değil..
Her gün aynı, her gün Allah’ın günü..
Dinginliğin sebebi de bu..
İyi pazarlar!..