ÖNCE HASTA HAKKI SONRA ANAYASA

Yeni anayasa tabii ki çok önemli, ama yeni anayasaya kadar yapılacak o kadar çok düzenleme var ki..
İnsanı değil devleti koruyan bir yığın yasa, tüzük, yönetmelik, genelge, protokol var..
Varsa yoksa devlet!
Öncelik hep devlette..
Midyat’ta ibret verici bir olay yaşandı.. Gelişimi şöyle..
Jandarma, makatında kanama olan bir hükümlüyü devlet hastanesine götürür..
Doktor, muayene sırasında jandarmanın muayene odasının dışında beklemesini ister..
Ne olduysa bundan sonra olur..
Jandarma çıkmaz, doktor da çıkmazsanız muayene etmem der..
Hasta haklarını, hastanın mahremiyetini savunur..
Jandarma üçlü protokolü..
Çıkarsın, çıkmazsın mesele büyür, doktor başhekime olayı ileterek tutanak tutturur.. Jandarma mahkûmu alır cezaevine geri götürür..
Savcılığa da suç duyurusu yapar..
*
Midyat Kaymakamı doktoru haklı bulur, soruşturma izni vermez.. Savcı direnir, Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi’nden izin çıkartır..
Şimdi doktorun iki yıla kadar hapsi isteniyor..
Niye mi?
Hasta mağdur oldu diye!
Erlerin içinde makatını aç dese hasta yine mağdur olmayacak mıydı?
Efendim, Sağlık, İçişleri ve Adalet Bakanlığı arasında üçlü protokol var.. Protokol, jandarma nezaretinde muayene yapılmasını öngörüyor..
Peki, bu protokol uluslararası kurallara uygun mu?
Hayır!
Protokol bize özgü.. Terör suçuyla yargılananlar kaçar maçar diye muayene jandarmanın gözü önünde olsun istenmiş..
Kadın tutuklu diyelim.. Jinekoloğa gitse Jandarma yine tepesinde mi duracak?
Canım o zaman arkasını döner!
Protokol de arkasını döner diye yazmıyor ki, uygun şekilde odada bulunur diyor..
Jandarma bana göre uygun yer burası derse!..
*
Demek istediğim şudur..
İnsanı daha çok gözeten ülkede yaşamamız için yapılacak o kadar çok işimiz var ki.. Avrupa Birliği müzakereleri askıda diye maalesef bu işler de askıda..
Oysa ileri demokrasi dedikleri böyle bir şey işte.. Sakatlıkları düzeltmek..

Kolay tutuklama!
Sabah’tan Nazlı Ilıcak ‘Deniz Feneri’ davası için sormuş, İstanbul Barosu eski Başkanı Turgut Kazan cevap vermiş..

Kazan diyor ki; maalesef Türkiye’de hâkimler, dünya standartlarına uymayan bir şekilde tutuklama kararı veriyor.
Niye acaba?
Tahliye kararı veren hâkimlere ‘sürgün’ anlamına gelebilecek tayinler verilirse.. Tutuklama kararı veren hâkimlere ‘ödül’ anlamına gelen terfiler yapılırsa..
Böyle olmasa bile bu imaj genel kabul görüyorsa..
Hâkimlerin tercihlerini tutuklama yönünde kullanmaları normaldir..
Şaşırmamak gerek!
Hepsinde olduğu gibi, bize özgü bu durum şike soruşturmasında da karşımıza çıktı..