Yavaş yavaş iş bu noktaya gidiyor.. Bilerek yapılıyor diyemem ama sonuçta yapılan bu..
Savaş çığırtkanlığı..
Gaza basan basana.. Mehter marşı çalmaya başlayanlar bile var.. Süre doldu hadi hadi seslerinden geçilmiyor..
*
İktidar sert çıktık ya, iktidara yakın durmak isteyenler, iktidarın arkasında hizalanmaya çalışanlar daha da sert yapıyor..
Neredeyse kamuoyunu savaşa hazırlama misyonuna soyunmuş halleri var..
Biraz sakin olalım, elimizi tetiğe sürmeyelim, Esad’ı frenlemenin başka yollarını arayalım diyenlere acayip kızıyorlar..
Ankara Suriye’ye giriyoruz dese.. Ayakta alkışlayacaklar..
*
Başbakan da ortam sağlıyor..
Nasıl mı sağlıyor?
Başbakan; Suriye halkı bizi kurtarıcı olarak görüyor dedikçe, sınır ihlali yapılıyor gereken yapılacaktır diye uyardıkça savaş lobisi ellerini ovuşturuyor..
*
Dışişleri Bakan Yardımcısı Naci Koru’nun söylediklerine bakın.. (Yeri gelmişken bakan yardımcıları siyasetçi midir, bürokrat mıdır? Sözlerini hangi tartıya koyarak tartalım.)
Bir anlamda savaş tamtamları çaldı..
10 Nisan kadük oldu, yeni bir dönem başlıyor diyerek savaşın altyapısını yapmaya çalışıyor..
Savaş korosuna kalk borusu çalıyor..
*
2003 yılında Irak’a girmeyelim, Saddam’la ne derdimiz var diyenler bugün baltalar elimizde türküsünü söylemeye başladı..
Oysa..
Doğru olan 2003 yılında K. Irak’a girmekti.. 1 Mart’ta tezkere geçseydi, Kandil diye bir merkez olmayacaktı, PKK yeniden güçlenemeyecekti, PKK’nın lider kadrosu Irak’ta kalamayacaktı, Kürt sorunu PKK sorununa dönüşmeyecekti..
Doğru mu? Doğru..
AKP iktidarı ‘meşru zemin’ varken bile başka ülkenin topraklarına girmeyi reddetti..
Savaş lobisine duyurulur..
*
Şu notu da düşmesem haksızlık etmiş olurum.. İktidarın üst perdeden çalmasının, her an Esad’ı pataklayacakmış havası yaratmasının nedeni belki de diplomasi satrancının gereğidir.. Esad’ı kurşun atmadan yola getirmenin taktiğidir..
Demem şu..
Süre bitti, vur vur diye tempo tutanlar üç gün sonra utanabilir..
Uludere’yi ihbar eden milli kim?
Önce Genelkurmay’ın açıklamasında okuduk..
Sonra Mili Savunma Bakanı söyledi..
Uludere katliamının müsebbibi milli kaynaklarmış!..
34 vatandaşımızın üzerine bomba yağdırdık ya işte onun.. Eli silahlı PKK’lılar sızıyor diye ihbar eden, F-16’ların kalkmasına neden olan ihbarı yapan milliymiş!..
Eee..
Aklınıza ne geliyor?
MİT mi?
Milli İstihbarat Teşkilatı; ‘biz değiliz’ dedi..
O zaman kim?
Aklınıza hangi kurum geliyor..
Emniyet istihbarat, jandarma istihbarat..
*
Laf ağızda çevrilmesin.. ‘Milli’den ne kastediliyor söylensin..
Milli’nin arkasına sığınılmasın!
Evelallah Deniz Feneri’ni hallettik
Diyorlar ki; kamuoyunda yargının tarafsız olmadığına ilişkin algı var..
Yani.. Taraflı olduğuna olan inanç fazla.. Kim söylüyor?
Ben söylemiyorum; HSYK 1. Daire Başkanı söylüyor.. Evet diyor; kamuoyunda böyle bir algı var.. Nasıl olmasın ki..
*
Deniz Feneri iddianamesi çıktı, görmüşsünüzdür.. Almanya’daki meşhur soygunun Türkiye ayağında yer alanlar var ya.. Alman yargısının asıl patron dediği kişiler..
Soruşturmayı geçen yıla kadar götüren üç savcı; suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, nitelikli dolandırıcılık suçundan Almanların ‘asıl patron’ dedikleri kişileri tutuklatmıştı..
Savcılar bi sebepten görevden alındı.. Haklarında dava da açıldı.. Yerine yeni savcılar atandı.. Yeni savcılar örgüt de yok, dolandırıcılık da yok dedi..
Ne varmış? Güveni kötüye kullanmak, özel belgede sahtecilik varmış.. Tercümesi şu, bi şey yokmuş!..
Takipsizlik kararı verseler daha iyi olurmuş.. İddianame ‘terbiyelice’ böyle diyor..
Sonuç; evelallah Deniz Feneri işi de bitti sen sağ ben selamet!..
*
Küçük not.. Deniz Feneri’nin ‘dolandırıcılık var’ diye ısrar eden eski savcıları için istenen ceza, sanıklara istenen cezadan daha fazla..
Bakan bey de bilmiyor
Gına geldi demeyin.. Yine 4+4+4 mevzuuna gireceğim..
Kimse ne olduğunu anlamadı.. Elektronik postama düşen mektupların çoğu bu konuda.. Meclis’e de şikâyet yağıyormuş..
Eminim Milli Eğitim Bakanlığı telefonları da susmuyordur..
Çünkü kimse bilmiyor..
Neyi mi?
Mesela deyip sıralayalım..
*
Önümüzdeki yıl beş yaşındaki çocuklara nasıl bir eğitim verileceğini, seçmeli derslerin hangileri olacağını, bu yıl sekizinci sınıfı bitirenin açık liseye gitme hakkı olup olmadığını, açık lise eğitiminin nasıl verileceğini, bu yıl dördü bitiren çocuğun eylül ayında imam hatibe yazılıp yazılamayacağını, yabancı okulların bu yıl dokuz yaşında öğrenci kabul edip edemeyeceğini kimse bilmiyor..
*
Hürriyet’te İsmet Berkan Milli Eğitim Bakanı kapsamlı bir basın toplantısı yapmalı demiş..
Her soruya yanıt vermeli..
Yapamaz!..
Çünkü Bakan da bilmiyor.. Yukarıda sıraladığım sorulara cevap veremez..
Hatırlayın, yasa Meclis’e geldiğinde Bakan’ın haberi bile yoktu..
Beş yaşa ilk karşı çıkan kendisiydi.. Ne oldu?
Beş yaş şakır şakır geçti..
Şimdi işi kılıfına uydurmak için formül arıyor..