Yeni dönemin krizle başlayacağını kimse beklemiyordu.. Meclis aç kapa yapar, ekime kadar tatile çıkar diye bekliyorduk..
Hükümetin güvenoyu alması nasıl olsa formaliteydi..
Yeni bakanlar biraz heyecan yaratsa da temmuz sıcağı heyecana izin vermezdi..
Bu duygular içinde kendimizi kış sezonuna hazırlarken.. Kürt meselesi ile yeni anayasa kilitlemişken depremler üst üste geldi..
Gölcük depreminden bile büyük oldu..
*
Önce Hatip Dicle’nin vekilliği düşürüldü..
Aman Allah, ne olacak şimdi falan demeye kalmadan, bağımsızların yemin boykotu ortalığı sarstı..
Bu devasa kriz nasıl atlatılacak demeye kalmadı..
Mahkeme’nin Balbay ile Haberal’ı tahliye etmiyoruz kararı siyasi krize tuz biber ekti..
Niye etmiyorlarmış?
Bir daha içeri alamazlarmış..
Yemin ederlerse bir daha tutuklayamazlarmış..
*
Böylece.. Hukuk sisteminin tutuklama üzerine kurulu olduğu.. Tutuklamanın ceza vermek niyetiyle yapıldığı ortaya çıktı..
Hep söyleniyordu, kanıtlandı..
Düşünün, suçlu olup olmadıkları belli değil.. Mahkemenin ne zaman ne şekilde biteceği de belli değil.. Kaç yıl süreceği de..
Seçildikleri için yargı süreci de durmayacak.. Vekilken mahkûm da olabilirler..
Mahkeme yine de hayır diyor.
Yargılanmaları yetmez tutuklu kalacaklar!..
Ama halk tutuksuz olsunlar dedi.. Seçmen bunun için oy verdi..
Olsun!..
*
Aslında krizin boyutları her geçen gün artıyor.. İşin içinden çıkılamaz hale geliyor.. KCK davasından tutuklu bağımsız vekillere de aynısı yapılırsa ne olacak?
Onlar da bırakılmazsa..
Balyoz’dan tutuklu Alan için de benzer bir karar çıkarsa..
Seyreyleyin gümbürtüyü..
*
İzahı zor, tarifi zor durumu Cumhuriyet’te Bekir Coşkun harika anlatmıştı..
Şöyle demiş:
“Mahkeme de bir nevi seçim sandığı yerine geçiyor; milletvekili seçilen, seçildikten sonra seçilmemiş olabiliyor. (...)”
“İşte; bağımsız Hatip Dicle’nin milletvekilliği... Seçildikten sonra, tam mazbatasını alacakken baktı ki seçilmiş ama kazanamamış (...)”
“Sandıktan çıkan Mustafa Balbay’ın, Mehmet Haberal’ın, Engin Alan’ın mahkemeden çıkıp çıkamayacaklarını oturmuş bekliyoruz..
Belki de seçildiler ama kazanamadılar?..
Belki kazandılar ama seçilemiyorlar..
Ya da belki onlar ‘milletvekili’ olduklarını sanıyor, belki mahkeme onları başka bir şey yapacak?..”
*
Durum tam da bu durumdur.. Krizin daniskasıdır..
Ali Hoca’ya ‘bizdendir ellemeyin’ kıyağı..
Bu hengâme içinde gürültüye gitmesin..
YÖK’ün ÖSYM Başkanı Ali Demir’i aklaması sınav skandalları kadar büyük skandaldır..
Bizdendir ellemeyiz, elletmeyiz anlayışının tipik örneğidir.. Savcılık, soruşturma açmak istemişti, YÖK izin vermedi..
Ali Hoca’yı kusursuz buldu..
Bir de mükafat etselerdi bari diyeceğim ama Ali Demir’in o koltukta oturması başlı başına mükafattır..
*
Niye mi?
Sanki şifre mifre işleri olmadı.. Sanki herkese ayrı soru kitapçığı işini ellerine yüzlerine bulaştırmadılar.. Sanki binlerce öğrencinin puanını yanlış hesaplamadılar.. Sanki Diyarbakırlı çocukların cevap kâğıdını bunlar kaybetmediler.. Sanki olmayan cevap kâğıdına bunlar puan vermedi.. Sanki bunların zamanında sınav iptal edilmedi..
Neymiş!..
Görevi kötüye kullanma şartları oluşmamış.. Disiplin soruşturması açılmasına da gerek yokmuş..
Görevi kullanmama şartları oluşmamış olabilir görevi kullanmama şartları oluştu..
Ali Hoca işini yapamadı..
Skandalsız sınav yapılamıyor..
Çünkü Ali Hoca bu işi bilmiyor!..
Urfalı Fakıbaba’nın okkalı tokadı
Eşref Fakıbaba’yı bilirsiniz değil mi? Ünlü Şanlıurfa Belediye Başkanı’nı..
Hani AKP aday göstermeyince bağımsız girip ikinci kez seçilen Başkan’ı..
Fakir fukara dostu denilen başkanı..
Hani geçenlerde otobüs tutup hemşerilerini İbrahim Tatlıses için İstanbul’a getirmişti ya..
Meğer bu işleri senin benim paramla yapıyormuş.. Senin benim paramı hiç ederek yapıyormuş..
*
Sosyal Güvenlik Kurumu alacak listesini açıkladı.. Baş sırada bizim Fakıbaba var..
Fakıbaba bize 48 milyon takmış..
O para kimin parası..
Bizim paramız.. Çalışanların parası.. Daha iyi hizmet alabilmek için ödediğimiz para..
Sağlık giderlerimiz..
Emekli maaşlarımız..
Fakir fukara dostu Fakıbaba üstüne yatmış tıkır tıkır harcamış..
